Ailemin kutu kutu hayatları var bu blogda. Keyif aldığımız yemek, gezi, kitap, annelik... hakkında herşeyden biraz.

23 Aralık 2010 Perşembe

Can'ın bir günü 4-7 ay

Haftasonu oğluşla uzun uzun vakit geçirdikten sonra Pazartesiler o kadar zor geçiyor ki. Üzerine beyefendi arka arkaya erken uyanınca özlemin üstüne biraz da yorgunluk ekleniyor.Yazdıklarımı tamamlayamadan uyumak daha cazip geliyor.

Geçtiğimiz hafta -yine süt odası muhabbetlerinde:)- farkettim ki herkes bebeğiyle farklı bir düzen tutturmuş. Gündüz bir kez uyuyanlar, hiç uyumayanlar, gece hiç uyumayanlar... Bu kadar çok çeşitlilik varken ve Can'ın günlük planı henüz değişmiyorken, ileride unutmamak için not almak istedim. 4. ayda belli bir düzen içinde gitmeye karar verdikten sonra Can'ın günleri son 3 ayda yaklaşık olarak şöyle geçti:

7            Uyanma
9-10:30  Uyku
1-2:30    Uyku
5-6         Uyku
6            Yemek-banyo
8            Son atıştırma sonrası uyku (son bir aydır 7'de muhallebi/tahıl/sebze çorbası)
10:30     Uyku sırasında süt

Uyku saatleriyle birlikte beslenme saatleri ve miktarlarını da yazınca bakıcısı ilk günden düzenimize kolayca alıştı.

İlk 4 ay geceleri ortalama iki kez uyanıyorduk. Özellikle 3. ay sonrası saat gibi yaklaşık aynı saatlerde uyanmaya başlamıştı. Tracy Hogg'a göre aynı saatlerde uyanma, açlığı değil bir alışkanlığı ifade ediyor. Bebeğin akşam beslenmesi ve uyurken gece 10-11 arası tekrar beslenerek iyice doyurulması sonrası uyanmadan sabaha kadar uyuyabileceğini belirtiyor. Bu yöntemi 5. aydan itibaren uygulamaya koyduk. Yeni düzenimizde, 8'de uyuduğu için akşam bize kalıyordu. Ayrıca, uyanmalarından birinde pışpışlayarak geri uyutmaya başladım. Böylece geceleri bir kez uyanmaya, gittikçe deliksiz uyumaya başladı.

Uykunun gün içindeki yoğun aktiviteden, yorgunluktan, yiyeceklerden, açlıktan; herşeyden etkilendiği düşünülünce bir gece deliksiz uykunun ardından, ertesi gece defalarca uyandığımız veya sabah 5'de cin gibi uyandığımız günlerimiz de çok oldu. Bebekler gibi uyumak denilen şey, işte böyle bir şeymiş. Bakalım bundan sonraki günler bize neler getirecek. Herkese bol uykulu geceler!

16 Aralık 2010 Perşembe

İlk saç kesimi

Küçük adamın ilk saç kesimini dün anneannesi yapmış. Eve gittiğimde saçlarının diğer bölümlerinden kat kat uzun olan öndeki bukleleri yoktu. Kesilirken önüne dökülen saçları görmek hoşuna gitmiş. Kaanla dudaklarımız biraz büküldü. Ama yine uzayacak sonuçta. Şimdilik Lülü Can lakabını rafa kaldırdık...


Lülü Can - 9/12/2010

14 Aralık 2010 Salı

7. ay

Can 7 aylık oldu. Bu minik adamın gün içinde yokluğuna daha çok alışacağım yerde, daha çok özlemeye başladım. Hele pazartesiler o kadar zor geçiyor ki.

Bugünkü doktor kontrolüne göre Can, 8. ayına 70 cm ve 7,900 gr olarak başladı. Bu ay menüsü hepten zenginleşecekmiş. Sabah kahvaltısında 90 ml su ve Aptamil 2, beyaz peynir, 1 tatlı kaşığı pekmez, 1-2 dilim bebe ekmeği ve hatta çok az yumurta sarısı bile var. Ben bu kadar kahvaltı etmiyorum! Bu ay tarhana ve şehriye çorbasına da başlıyoruz. Kıymalı sebze çorbasını ise daha püre halinde yiyecek.
Son zamanlarda Can'ı destekli oturtup, hep bir elimizi yanında tutuyorduk. Doktordayken kendi kendine çok rahat oturduğunu farketmişler. Büyüdü diyorum işte!

Ama bence en önemli değişiklik geçtiğimiz hafta oldu. Çarşamba günü işten geldim ve Can'ı bıdır bıdır susmadan konuşurken buldum. Gagga vavva gubu daga... gibisinden birbiriyle bağlayıp sonsuz hece üretebileceğiniz bir konuşma bu. Özellikle doğduğundan beri söylediğimiz şarkılarda keyfi yerine gelip o kadar güzel eşlik ediyor ki.  Can bu aralar, tam bir geveze!

8 Aralık 2010 Çarşamba

Yenidoğanlarda uyku - anneni dinle...

Can'ın ilk 4 ayında herhangi bir düzene sokmaya çalışmadan yaşadığımızı söylemiştim. Ne zaman mızmızlanırsa uyku, ne zaman isterse yemek düzeninde yaşayınca ve gece uyku saati 9-10 civarında olunca günlerimiz şimdiki günlerle karşılaştırınca oldukça yorucu ve bilinmez geçiyordu. İlk aylarda gaz sıkıntısını çok fazla yaşamadık. İlk aylarda hiçbir düzen oturtmayacağız fikrinden yola çıksak da, gece uykularında annemin yöntemleri çok işe yaradı. Daha sonra kitaplar araştırmaya başlayınca yeni doğanlar için öneriler arasında olduğunu gördüm. Bir sürü yapmayın dediklerini yaptığımızı da ekliyim, yeri gelmişken:)

İlk günler Can'ı geceleri uyutmakta zorlanıyorduk. Kendi hareketlerinden uyanıp tekrar uyuyamayınca, Can'ı sadece kollarını saracak şekilde yarım kundak yaptık ve küçük adam mışıl mışıl uyumaya başladı. Kundakta bebeklerin rahat edemeyeceklerini, bunalacaklarını düşünürdüm. Oysa tam tersine aylarca anne karnında kıvrılıp uyumuş bir bebeğin kendini daha güvende hissetmesini sağlıyormuş. Annemin diğer yöntemi ise Can uyuyamadığında veya gözünü açtığında, hemen tepki vermeden önce diğer yanına doğru çevirip sırtını pıpışlamaktı. Böylece uykusuna devam edebiliyordu. Bebeklerin 40 dakikalık uyku döngüleriyle uyuduklarını okumuştum. İşte bu döngüler sırasında uyandığında bu yöntemle bir 40 dakika daha uyumaya devam ediyordu. Aslında hala aynı yöntem işe yarıyor.

İlk haftadan sonra gece ve gündüz ayırımını yapabilmesi için geceleri ışığı çok az açıp, gece uyanmalarında mümkün olduğunca alt değiştirmemeyi benimsedik. Böylece, geceleri gündüze göre daha uzun uyumaya ve emdikten sonra hemen uykuya dönmeye alışmaya başladı.

It's a wrap - Land of Nod
Kundak yapmak için evde onlarca kundak bezimiz vardı. Ayrıca, kundak yapmak bana oldukça pratik geliyordu. Kullandığımız "It's a wrap" kundak bezlerinin kumaşlarından da çok memnun kaldık.

Farklı ürünleri görünce insan denemek istiyor. Swaddle me'den çok memnun kalanlar olduğu gibi bebeği yeterince sarmadığını söyleyenler de var. Yakında kullanacaklar veya kullanmış olanlar fikirlerini paylaşırsa çok faydalı olur. Ben de merakımdan kurtulurum:)



Swaddle me içinde bir tırtıl
 


5 Aralık 2010 Pazar

Bu aralar

Bu aralar, Can
Neredeyse 7. ayını dolduruyor ve sabah 5.30'da, 6'da, 6.30'da uyanıyor...
Koca adamlar gibi kaşık kaşık kıymalı sebze çorbası yiyor,
Püf püffff suratıma püflüyor, gagaa diye şaşırıyor,
Yerde sürekli tırtıl gibi dönüyor, yeterki ilgisine çeken bir şeyler olsun.

Bu aralar, ben
Malum biraz uykusuzum,
İstanbul trafiğine ben yokken ne haller oldu, hayatın anlamı nedir, masa telefonum ne zaman olacak gibi soruları düşünüyorum,
Kaan'ın doğumgününü kutlamaya devam ediyorum (iyi ki doğdun!),
Yeni bebişlerin dünyaya gelmesini dört gözle bekliyorum (bir tanesinin gelmesine çok kısa zaman kaldı!)

4 Aralık 2010 Cumartesi

Organik yaşam

Ne yazık ki, son yıllarda marketten ve pazardan aldığımız meyve ve sebzenin doğallığını sorgulamaya başladık. Daha doğal ürünler ararken, İpek Hanım'ın çiftliğinden Suna sayesinde haberdar olduk. Nazilli'de organik üretim yapan çiftlikten yeğenlerimiz için sebze ve meyve siparişi vermeye başlamışlardı. Ben de hamilelik dönemimde zaman zaman sipariş verdim. Şimdi de Can'ın sebze, meyve tüketmeye başlamasıyla sipariş vermeye başladık. Can için ilk siparişi sanki günde 1 kilo meyve-sebze tüketiyormuş gibi kıtlıktan çıkmışçasına verince, ailecek hala tüketemedik!

Her hafta mevcut ürünler ve tavsiye edilenler listeleniyor.  Listeden istediğiniz ürünleri işaretleyerek gönderiyorsunuz. Kargoyla 2 gün içinde elinize ulaştırılıyor. Sebze, meyve dışında, süt ürünleri, yumurta, salça vb bilindik veya daha önce demediğiniz ürünleri de bulabiliyorsunuz. En son ısmarladığımız büyük(!) pakette kurutulmuş domates tozu da vardı ve çok sevdik. Benzeri organik üretim yapan yerleri internetten de araştırıp bulabilirsiniz.

İlgilenenler aşağıdaki adresi ziyaret edebilir:

 http://www.egesebzeleri.com/

1 Aralık 2010 Çarşamba

Yeni anneler ve Tracy Hogg

Saat 8'de Can her zamanki gibi "vavva vavva..." diye mırıldanarak uykuya daldı. Biraz karalamak için zamanım var.

Dün ve bugün iki arkadaşlarımla Tracy Hogg'un kitabından bahsedince, şimdiye kadar bazı tavsiyelerinden faydalanmış bir anne olarak birkaç satır yazmak istedim. Tabi şimdilik bir yaş üzeri konuları atladığımı belirtmeliyim.

Canla ilk 4 ayımız o nasıl istiyorsa, daha doğrusu onun ne istediğini tahmin ediyorsak, biz o gün nasıl hissediyorsak, belli bir düzene sokmaya çalışmadan geçti. Olağan bir şekilde belli saatlerde uyumaya ve uyanmaya başlasa da, bu doğru mudur diye hiç sorgulamadım. Beni en çok yoran şey emzirme olduğu için diğer konulara yoğunlaşacak çok zamanım da yoktu aslında:) Gün içinde uzun emmek istemiyordu, dolayısıyla bir dönem emzirme mücadelesi yaşamaya başladık. Çalışmadığım ve mümkün olduğunca emmesini tercih ettiğim için her gece 2 kez uyanmak benim için sorun değildi ve hatta başka pek çok konu da sorun değildi. Ancak, şimdi farkediyorum ki zamanında alışkanlıklar kazandırılmazsa, ileride bazı sorunlar yaşanması çok doğal. Konuşmak için daha çok erken, bakalım Can nasıl olacak önümüzdeki aylarda...

Yazlık hayatımızın sona ermesine yakın, Can'ın gittikçe algılamasının arttığını farketmemle artık düzene girmesinin faydalı olacağına karar verdim ve Tracy Hogg'un Baby Whisperer Solves All Your Problems kitabını okumaya başladım. Bazı tavsiyeleri yavaş yavaş uygulamaya başladım. Bazı tavsiyeleri diyorum çünkü bazı öneriler ve sorular, bence küçük bir bebekten beklenmesi gereken hareketlerdi ve benim için bir soruna işaret etmeyebiliyordu.
Tavsiyeler, annenin veya babanın yapacağı bazı hatalı davranışların sonuçlarını, düzeltmek için yapılabilecekleri, yaklaşık ne kadar zamanda düzelmesini beklemek gerektiği gibi bilgileri kolaylıkla takip edilecek şekilde aktarılmış. Bunun yanı sıra okuması keyifli bir dille yazıldığı için benim ilgimi çekti. Anladığım kadarıyla da son dönemlerde anneler arasında best seller:)

Tracy Hogg'un öncelikle önerdiği şey; bebeğin her gün izlediği bir düzenin, rutinin olması. Tracy Hogg birkaç hafta içinde bebeğin ağlamasıyla bazı işaretler verdiğini söylese de açıkçası ben aylar sonra bile bu işaretlerden emin olamadım:) O nedenle belli bir rutin olması kesinlikle Can'ın taleplerini anlamamı kolaylaştırdığı gibi, gereksiz yere acaba ne istiyor yoksa gaz mı sorusunu sormamı da ortadan kaldırdı. Ayrıca, bazı konularda yalnız olmadığımı veya daha zor günler geçiren anneler olduğunu öğrenmek de ilk aylarını yaşayan bir anne olarak kendimi daha iyi hissettirdi açıkçası.

Can Bey'in dream feed saati geliyor. 6,5 aya kadar neleri değiştirdik bunu da başka bir gün yazalım.

27 Kasım 2010 Cumartesi

Can ve göbeğim

İlk iş haftam bitti. Yaşasın haftasonu! Yine haftasonları çok kıymetli oluverdi. Bugün yeni doğum yapan bir arkadaşımızı ziyarete gideceğiz.
Aklıma hamilelik günlerim geldi. Can, karnımdayken sürekli tekmeler atan, hareket eden tipte bebeklerden değildi. Hareket etse bile çok uzun sürmüyordu. Aşağıdaki video nadir yakalayabildiğim anlardan. 36.haftasında Can'ın 45 saniyelik klasik müzik sevgisi:

26 Kasım 2010 Cuma

Süt meseleleri

Dikkat, bu konu anne olmayanları ve süt muhabbetinden sıkılmış anneleri bayabilir!

Geçen gün Kaan, bir araştırmaya göre Türkiye'de annelerin yalnız %2'sinin ilk 6 ay emzirebildiğini söyledi. Gerçekten tahminimden çok düşük bir oran. Diğer taraftan doğum sonrası depresyonlarını, stresi, sonrasında çalışma hayatına geri dönme gerekliliğini, pompa seçeneğini kullanamayanları... düşününce 6 ay kimi anne için çok uzun bir süre olabilir.

Bugün 6 ayda işe geri dönmenin erken sayıldığı bir müşterimdeydim. Anneler için süt odası olduğunu söylemeye gerek yok. Şirketlerde süt odaları  anneler için çok elzemmiş. Kendi ofisimizde bu hafta sıkıntılı anlar yaşadığım için benim için daha da kıymete bindi. İnsan başına gelmeden anlamıyor. O nedenle bugün müşterimde çok mutluydum.

Bir odada bir sürü anneyi toplanmış süt sağarken gözünüzden canlandırın; sohbet konusu bebekler, iş ve süt. Bulunmaz bir deneyim! Bu arada Medela'nın single deluxe modelini beğendim. Biraz geç oldu gerçi :) Çünkü sütüm bitti, bitiyor. Bayram sırasında – belki de işe başlayacağım düşüncesiyle- gittikçe azaldı. Ofisteyken de uygun bir ortam olmadığı için, zor ve rahatsız edici bir süreç oluyor. Can, mama takviyesiyle de olsa şimdiye kadar 6,5 ay anne sütü içebildi. Doğum iznimden hemen sonra işe başlasam sanırım Can’ın pek şansı olmayacakmış.

Süt verebilsin ya da veremesin, isteği olan tüm annelere sevgiler
Şimdi dream feed saati, gitmeliyiz...

25 Kasım 2010 Perşembe

Bayram ve ilk tatil



İlk uçak yolculuğu
Bayram tatilinde önemli bir adım attık. Bundan bahsetmeyi atlamak olmaz. Can Bey’le ilk kez yurtdışı tatilimize çıktık.Münih, Hintertux, Salzburg arasında gezerken 3 otel değiştirdik, araba yolculukları yaptık. Yine de minik adam mızmızlanmadı - çok mızmızlanmadı diyelim. Can, Münih’e giderken bir saat, dönüşte ise tüm yolculuk boyunca kucağımızda uyuduğu için bizim için uçuşlar da rahat oldu. Sanırım bundan sonra da uçak yolculuklarını gece uyku saatlerine denk getirmek iyi fikir olacak.

Funda sağolsun, tatil boyunca Münih’de ve Tegernsee’de bize güzel yemekler yedirdi. Alplerde kar olan yerleri adım adım takip edip bizi Hintertux’a götürdü.  Yolda anladık ki bizim oteli seçene kadar bütün geçtiğimiz kasabalardaki otellerle de yazışmış. Azimli arkadaşımız, sonunda bizim için güzel bir otel bulmuş. Tatil sırasında manzaramız bembeyaz karla kaplanınca keyfimiz daha da yerine geldi. Manzaralı havuzunu bol bol kullandık, ama saunasında başka manzaralar olunca çok kısmet olmadı.



Pistler gerçekten çok uzundu, benim için defalarca yuvarlanacak kadar uzun... Kayakla ilgili yorumları gerçekten kayabilenlere bırakmak istiyorum. Ben aşağı inmeye çalışırken daha çok neden mavi pistte değilim sorusunu kendi kendime sormakla ve uçuşan batonlarımı almakla meşgul olduğum için tam olarak anlayamadım. Ama manzaranın çok güzel olduğu şüphesiz.

Salzburg'da Sound of Music şarkılarını mırıldanarak dolaştık. Ama soğukta o şarkılar bile işe yaramıyor! Baharda yine gitmeli. Hatta artık Romantic Road'u gezmeye gitmeli. Kırk kez söylersem olucak galiba.
Tatilde Can'ın uyku ve yemek düzenini Türkiye saatine göre yaşamaya çalışarak, çok bozmadan geri geldik. En çok uyku saati ve yatağında uyuma alışkanlığının karışmasından endişe ediyordum. Ama o konuda da dönüşte sorun yaşamadık. Sebze çorbası ile kıymaya başlama planları tatilde yalan oldu. Yanımızda mama, meyveler, cam rende, tahıl karışımı, tel süzgeç, cezve, minik kavanozlarımız, kaynamış suyumuzla.... tam teçhizatlı kameraman gibiydik. Her gittiğimiz odada bir köşeyi mutfak haline getirdik.

Bu arada Can’ın katı besin geçişlerini aksatmamıza rağmen, 2,5 yıl sonrası için (öngörü timsali aile) Can'ın ilk çatal bıçak setini de aldık.  Her şeyin ilk olması çok eğlenceli!






Auerhahn ve WMF markaları ile ilgilenenler için bakınız şu linkler:
http://www.connox.com/categories/cutlery/childrens-silverware/auerhahn-farmily-childrens-cutlery.html

24 Kasım 2010 Çarşamba

İlk iş günü


Pazartesi ilk iş günümdü. Sanki birkaç haftalık izinden dönmüş gibi hissediyorum. Masam değişmiş, duvarlar inşa edilmiş, bir sürü insan işten ayrılmış... olmasına rağmen hiçbir şey değişmemiş gibi. Ve aklım evde. Aklımın evde olmasının nedeni yalnızca neler yaptığını merak etmem ve Can'ın bensiz başkalarına gülücük dağıtıyor olması. Yoksa çok iyi olduğunu biliyorum. Yani sırf bir kıskançlık benimkisi...

Bayram tatilinde tam zaman çekirdek aile vakit geçirdikten sonra işe başladığım için olağan bir tatil sonrası işe dönmüş gibiyim.Şimdiden 3 projem, çok yavaş bir bilgisayarım, masamda 3 gündür adıma kaydedilemeyen ve başkasının telefonlarına cevap verdiğim bir telefonum var :)

11 Kasım 2010 Perşembe

Bayram ve sonrası

Bugün İstanbul'da çok güzel bir gündü. Bahardan kalma bir gün sanki. Bayram sonrası kışın geleceği konuşuluyor. Çok üzerinde konuşmak istemesem de kışın gelişi yanısıra Bayram sonrası doğum izni, süt izni, 2 ay ücretsiz izin...  bütün izinlerimi tüketmiş olarak işe geri dönüyorum. Zuzucan evde anneannesi ve bakıcısıyla olacak. Bakıcı arayışını erteleyerek, sonunda işe başlamama 3 hafta kala daha fazla erteleyemeyeceğimi farkettim (farkettirildim). Pek çok ajans telefonlarını topladım. Hani yabancı uyruklu veya Türk yatılı veya gündelik eleman bulduğunuz ajanslar. Hiç içimden gelmediği için hiçbirini aramamıştım ki, bir arkadaşımızın eski bakıcısıyla yollarımız birleşti. Umarım her şey yolunda gider. Sabah 7:30, akşam 7:30 arası Canla olacak. 7:30'da evde olur muyum?! Neyse...

Bu aralar ben,
Canla bol bol vakit geçirmek istiyorum, günde 100 küsür dakika süt sağıyorum, bu arada kitap okuyorum( aynı anda 4 kitap, hangisi duruma daha uygunsa:) , internette geziyorum, sürekli Pomplamoose dinliyorum.

Bu aralar Can,
Gece hiç uyanmadan deliksiz uyuyor, sebze çorbasını tüm mutfağa püskürtüyor, kak gibisinden öksürür gibi bağırıyor, yüzümü çiziyor, yemek yerken eğer istiyorsa kaşığın üstüne atlıyor, istemiyorsa belinden ters kıvrılıp yay gibi geriliyor, kucağımda hop hop hopluyor, ağzını kocaman açıp gülüyor(canım benim yaaaa), 6. ayını doldururken 69 cm ve 7,400 kg olmuş.

Bu arada daha İstanbul'da kış havasına girmemişken, Bayram'da Alplerde karla buluşacağımız için Can'a kalın bir şeyler almam gerekiyor. Şimdilik kuzuya Gap'den aşağıdaki palto tulumu (yoksa post mu desem) aldım.

Daha Canla yapmak istediğim, okumak istediğim, eve almak istediğim... çok şeyler vardı. Nasıl geçti bu 6 ay anlamadım. Nasıl geçtiği başka bir güne kalsın...

10 Kasım 2010 Çarşamba

Raptor

Can'a Toronto Raptors maskotu Raptor'un deli hareketlerini yaptığımda gülmekten kırılıyor. Utube'da gezip aşağıdaki linkte benzer bir şeyler buldum. http://www.youtube.com/watch?v=yH-7COn2Nsw

Gittiğimiz Raptors maçı sonrası Kaan da beni, Raptor taklidi yaparak uzun süre güldürmüştü. Anasının oğlu...

Doğal Doğum Kursu

Hamile olduğum zaman 4 arkadaşım da hamile olduğunda anladım 2010'da bir keramet olduğunu. Çok sevdiğim arkadaşlarımdan güzel haberler almaya devam ediyorum. Yaşasın 2010 anneleri (ve dolayısıyla 2011 bebekleri)!
Doğal doğumu düşünen hamile arkadaşlarımla doğumu konuşurken doğal doğumla ilgili bilgilenmek için doğal doğum kursundan ne kadar faydalandığımızı anlatıyordum. Bizi kurstan haberdar eden Deniz'e de çok teşekkürler.
İlgilenenler için bloga birkaç cümle eklemek istedim. Eğer mümkünse doğal doğumu tercih ederim diyenler bu adrese gözatabilirler ve kursların içeriğiyle ilgili bilgi alabilirler. http://www.dogaldogum.com/
Kursta hamileler için pozitif doğum hikayeleri duymaya ihtiyaç olduğundan bahsedilmişti. Gerçekten de hep zor doğum hikayeleri akılda kalıyor ve çoğu anne adayını doğal doğumdan uzaklaştırıyor. O nedenle eğitimi veren Dr. Hakan Çoker'e benim pozitif doğum hikayemi aktardığım mailimi de aşağıya ekliyorum.
---------
... Oğlumuz Can 13 Mayıs'da hamileliğimin 39. haftasında aramıza katildi. Sabah 8 civarı başlayan sancılarımı önce çok önemsemeyip, kahvaltı, saç yapma, nefes egzersizleri vs gibi aktivitelerle geçiştirsem de kısa zaman sonra 5 dakikalık dalgaların başladığını fark ettik. Doktoruma ulaşamadığım için daha önce konuştuğumuz gibi hastaneye gitmek üzere yola cıktık. Buna rağmen doğumun uzun bir sureç olabileceğini düşündüğümden esimi Istanbul trafiğinde sakin olması için uyarıyordum. Ne de olsa hastaneye yetişme sahneleri yalnızca filmlerde olurdu. Neyse ki Kaan beni çok dinlemeyip, arabayı çok sakin kullanmamış! 9.40’da hastaneye ulaştığımızda dalgaların aralığı 2 dakikaya inmiş ve şiddeti artmıştı. Benimle ilgilenecek bir hemşire bulmak için acile girdim. İyice sıklaşan ve şiddeti artan dalgalar sırasında nefes egzersizleri konusunda tüm hastalar ve hasta yakınlarının şaşkın bakışları arasında iyi bir ders verdiğimi düşünüyorum:) Hemşire hızlıca beni muayene odasına aldı.Tam o sırada, henüz bir ameliyattan cıkmış olan doktorum muayene odasında gözüktü. Muayene sırasında nişanın gelmiş olduğunu, açıklığın 8 cm’e ulaştığını öğrendim. Buna rağmen henüz bebeğimiz aşağıya inmemişti. Bu arada kurs sırasında öğrendiğim nefesleri sürekli uyguluyordum. Doğumhaneye girip su kesesinin doktor müdahalesiyle yırtılması ve güçlü ıkınmalar sonrası Can, 15 dakika sonra kucağımızdaydı. Bu, eşimin elindeki bavul ve laptopu ameliyathane önünde nereye koyacağını ayarlayıp, steril kıyafetleri giymesiyle neredeyse aynı süreydi. Neyse ki eşim doğumun en hararetli bölümüne yetişti ve bana destek oldu.

Doğumhaneye girişimizden kısa süre sonra Can’ın pembe vücudunu ve tatlı yüzünü gördüğümde şaşkınlıkla eşime bakıp "doğum bu kadar mı, gerçekten bitti mi?" deyiverdim. Kurs sırasında izlediğimiz doğum videolarında olduğu gibi yine eşimle gözlerimiz dolmuştu. Hemşireler, tenini hissetmem ve koklayabilmem için Can’ı yüzüme yakın bıraktılar. Gerçekten çok farklı bir duyguymuş; ilk kez gözlerini görmek, dokunmak ve sizin bir parçanız olduğunu bilmek...


Bu arada epizyo yapıldığı için dikiş yapılmaya başlanmıştı. Hemşirenin söylediği kadarıyla katıldığı doğumlarda epizyo yapılmadan doğum neredeyse yok denecek kadar az yapılıyormuş. Eğer istenmiyorsa önceden doktorla konuşmakta fayda var. Açıkçası dikişin tamamlanması doğumdan uzun sürmüştü ve bu konuda doktorumla şakalaştık.

Beklentimin aksine doğum sürecimin kısa olmasına rağmen, katıldığımız kursun eşim ve benim için çok faydalı olduğunu düşünüyoruz. 2 günlük bir kursun ne faydası olabilir diye düşünülebilir. Öncelikle kurs sırasında doğumla ilgili ne kadar az şey bildiğimizi farkettik. Kurs, doğum konusunda bilinçlenmemizi, bunun sonucunda benim için önemli olan kıstasları önceden doktorumla konuşmamı ve doktoruma daha fazla güven duyarak doğuma girmemi sağladı. Eşim hamileliğim boyunca bana destek olsa da, kursun kendisini hamilelik ve doğum sürecinin içinde hissetmesine yardımcı olduğunu ifade etmişti. Böylece doğumda kesinlikle benim yanımda yer almak istediğine karar verdi. Ayrıca, doğumun aşamalarında neler yapmam ve neler yapmamam gerektiğini öğrenmem nedeniyle doğum öncesi stres yaşamamamı sağladı. Nefesler ve odaklanma, ağrıları daha kolay atlatmamı sağladı. Kurs sonrası evde kendi başıma çalıştığımı belirtmeliyim.

Size ve sizin gibi annelerin gücüne inanan doktorlara teşekkür ediyorum. Pozitif doğum hikayelerinin artması dileğimle

8 Kasım 2010 Pazartesi

Bebek odası dekorasyonu için fikirler

 
ohdeedoh / apartment therapy'de yayınlanan odalar ilham verici olabiliyor
Bebek odası döşemek isteyen arkadaşlarıma öncelikle benim çok keyif aldığım ohdeedoh'da gezmelerini öneriyorum. http://www.ohdeedoh.com/ohdeedoh/home-tours (Güncelleme: ohdeedoh sitesi yerini apartment therapy'de nursery bölümüne terketmiş: http://www.apartmenttherapy.com/categories/nursery_kids)

Düşük bütçeli, el emeğinin de eklendiği zevkli odalar arasında kendi zevkinize uygun fikirler bulunabiliyor. Dekorasyonda kullanılan parçaların nerelerden alındığını kolayca takip edebiliyorsunuz. Benim gibi Etsy severlere Etsy'de gezmek için bir bahane daha! Elinize fırça veya dikiş ipliği almak için ilham verici odalar var. Vintage parçaları sevmiyorsanız bile oluşturulan yaratıcı odaları görünce sevmeye başlayabilirsiniz.

Diğer dolaşmaktan zevk aldığım önerim ise Pottery Barns Kids'in bebek odaları. Shop by rooms seçeneğiyle klasik ama zevkli modelleri görmek mümkün:
 http://www.potterybarnkids.com/room/rom/romnur/?cm_type=gnav

Dream Feed

Can saat 8'de uyuduktan sonra gece 10:30 civarında son kez besliyoruz. Uyurken biberonu hemencecik kapıyor ve sütü bitene kadar gözlerini açmadan yavaş yavaş içiyor. Uyansa bile yatağa yatar yatmaz uyumaya devam ediyor. Bu, gerçekten inanılmaz güzel bir an. Sütünü içerken ona kocaman sarılıp uyandırmamak için kendimi zor tutuyorum. Adeta bebek kokusu tüm eve yayılıyor...Bu gece Kaan besledikten sonra, yine yüzünde bir gülümsemeyle ne kadar muhteşem bir his olduğunu anlattı. Tracy Hogg kitabında 7. ay sonrası, katı gıdalara geçişle beraber dream feed-gece beslenmesinin bırakılabileceğini söylüyor. Söylüyor ama biz nasıl bırakıcaz...
little dreamer boy by trafalgarssquare

7 Kasım 2010 Pazar

Can'ın odası tamam, sonunda...


Can'ın tahmini doğum tarihine 4,5 hafta kala izne ayrıldım. Enerji topladığım, aylardır bekleyen işlerimi hallettiğim, evi düzenlediğim ve kendime vakit ayırmaya çalıştığım bu dönemde izne erken ayrılmam gerçekten  iyi geldi. Ama Can'ın odasına halı almaya yetmedi. Tam halı bakmaya gideceği
miz günün sabahında Can çıkageldi. İlk ayların koşuşturması, sonra 2 ay Dikili derken, sonunda Can 6 ayını doldurmadan odasına halı alabildim. Kısa tüylü, düz, tam odasının ölçülerine göre; yaşasın Ikea!
 
Can yeni halısını test ederken
 
Bebek odasının neresi olması gerektiği, nasıl olması gerektiği konusunda bir süre kafa patlattıktan sonra,  ileriki yıllarda renklendirebileceğimiz şekilde sade, aydınlık bir oda olarak döşemeye karar verdik. Can büyüdükçe onun zevkiyle oda şekillensin istedik. (Şimdilik bizim zevkimize kaldı küçük bey) Aslında  beğendiğimiz duvar kağıdı 'funny jungle' sonrası düşünmeyi bıraktık. Bir duvara funny jungle, diğer duvarları ise yarıya kadar çizgili kombininden döşedik. Duvarın ortasından geçmesini planladığımız ahşap beyaz bordürler konusunda ise hem Ankara'da yapımında, hem montajında babam yardımcı oldu. Bordür bize çıkarılan fiyatın yaklaşık yüzde birine mal oldu.

Mobilya konusunda Modoko'da Çocuk Kalbi, Logo Mobilya ve İnci Tuncel...  arasında zigzag çizip sonunda bambaşka bir seçenekte karar kıldık.  Baby Art'da Elif Hanımla beraber hem mobilyanın talebe göre hazırlanması aşamasında sürece dahil olmaktan çok keyif aldık, hem de zamanında teslim ve montaj hizmetlerinden çok memnun kaldık. http://babyartmobilya.com/

Yazlıktan döner dönmez, Can'ın 4 aylık olmasını ve alışkanlıklar geliştirmeye başlamasını dikkate alarak
kendi odasındaki bebek yatağını kullanmaya başladık. Yatak büyüyen bir yatak olmakla birlikte, büyümesini sağlayan parçaları yatağın içine gizlendiği için, çoğu mağazadaki modeller gibi üzerinde geçici bir sandık içermiyor. Yatağın en sevdiğim özelliği, bir kenarında akşap parmaklıklar yerine file kullanılması. File sayesinde, yatağın bir tarafını kolaylıkla tamamen indirip Canla birlikte yatakta oyunlar oynayıp, uyku saatinde ve emzirme sırasında yatağa oturabiliyorum. Odaya ihtiyaç halinde bir koltuk almayı düşünmüştük ama yatağı kullanabilmem nedeniyle ihtiyaç duymadım. Yine Ikea'dan kendi odamız için aldığımız sandalye gerektiği zamanlarda işimizi fazlasıyla görüyor.


Land of Nod'dan çarşaf da odaya renk kattı. http://www.landofnod.com/
   
Nevresim takımı- Land of Nod
Duvar kağıdı- Funny jungle

 Şifonyerin üzerine Mothercare'den alt değiştirme minderi de eklenince oda tamamlandı. Duvardaki resimleri Etsy'den Sarah Jane Studio'dan almıştım. 'On parade' bana hamilelik günlerimi hatırlatıp gülümsetiyor.  

2 Kasım 2010 Salı

Bu aralar

Son 3 gündür Can Zuzusu Mızırcan'a dönüştü. Her gün beş on dakika da olsa Can'ı gün içinde  oyuncaklarıyla yalnız bırakmaya ve uzaktan izlemeye, ayrıca çok fazla kucakta gezdirmemeye gayret ediyordum. Son günlerde elimden bıraktığım an söylenmeye ve ağlamaya başlıyor. Kucakta bile mızırdanmaya devam ediyor. Bu huzursuzluğu umarım geçicidir. Acaba diş mi çıkarıyor diye düşündük. Son 2 aydır her huzursuzlandığında düşündüğümüz gibi :) Oyuncaklarıyla artık oynamayıp resmen mücadele veriyor.

Yine de bizi güldürmeye devam ediyor. Dikkatini çeken bir şey gördüğünde bir kedi gibi atılıyor. Hele meyve suyu ve muhallebi yerken bir pantere dönüşüyor. Bizi en çok güldüren ise merak ettiği şeye bakarken boynuyla beraber gittikçe uzayan üst dudağı!

Gece uyku tulumunun içinde ellerini birbirine kavuşturduğunda Temel Reis'in Sweet Pea karakterine dönüşüveriyor. İşte!

27 Ekim 2010 Çarşamba

Yine vize

Geçtiğimiz hafta vize için ailecek evraklarımızı hazırlamaya başladık. Annemin deyişiyle 4 günlük bir tatile vize almak için 4 gün koşturmak gerekiyor. Can'ı pasaportuma ekletmek, gerekirse diye vesikalık çektirmek, hesap dökümü onaylatmak, dilekçeler... vs vs
Vize için hangi evrağı kabul ederler, kaç aylık bordro, bunu kesin kabul etmezler, bunu almak çok zor konuşmaları arasında bizi bu kadar istemeyen ülkelere acaba gitmesek mi diye düşünürüm. Ama sonra keyifli geçen gezinin ardından bir sonraki tatil için yine aynı vize alma telaşına başlarız. Neyse bu vesile Can'ın 5,5 aylıkken ilk vesikalık resimini de çektirmiş olduk. Dokümanları alan acenta görevlisi konsolosluğun tek resim alması halinde birini odalarına asmak istediğini söyledi. Onun yerine Can Bey'in hatırına vize takip ücreti almasalar...

23 Ekim 2010 Cumartesi

Bu hafta

Bu hafta Can Kuzusu;
Dilini çıkarıp, dudağına her değişinde farklı sesler çıkarıp durdu,
Sebze çorbası, muhallebi ve meyve suyu denemeleri sanırım biraz ağır geldi. Bol bol gaz çıkardı,
Dokunduğu her şeyi; kulak, yanak, çene, gözlük, oyuncak...çekiştirip ısırmak istedi,
Bol bol kendi kurabiye ayaklarını ısırdı,
Çektiğinde gelmeyen oyuncaklara kızdı,
Çektiğinde gelen oyuncaklarla kavga edip yine kızdı,
Bol bol kahkaha atıp bizi güldürdü.


Bu hafta ben,
Yogiliğe geri döndüm.Kendimle beraber iki arkadaşımı da sürükledim:) Acaba ne kadar sürecek?
Nişantaşı'nı hatırladım, yürüyüş yaptım,
Uzun zaman sonra ilk kez sosyete pazarına gittim. Ortaköy'ün üstlerinde Perşembe günü ilk kez kurulan bir pazar olduğu için rahat rahat gezdim.
Can Zuzusuyla gecede birkaç kez(çok kez) uyandık. Acaba beni geceleri özlediği için mi uyanıyor:)

15 Ekim 2010 Cuma

5. ay halleri mi?

Sevgili Tracy Hogg, bebeğin mutlaka bir rutini olsun diyor. Bugün bizi görse küçük dilini yutabilirdi. Can, bugün başka birinin rutinine tabi olmaya karar vermiş. Gece birkaç kez uyanmasının üzerine 5'de gülücükler saçarak uyandı. Sabah 7 gibi uyuyup gün içinde bir daha uyumayı reddetti.
Yemek konusu ise son zamanlarda tam eğlencelik. Evet bir snacker olduk. Biraz şimdi, biraz sonra, biraz daha sonraa... boşuna aç bırakma çünkü o zaman hiç uyumam yaklaşımı hakim.
Valla Can'ı bilmiyorum ama ben yorgunum...

14 Ekim 2010 Perşembe

Zuzu Can 5 aylık

Bugün Can'in 5. ay kontrolü vardı. Zuzu Can 7,030 kg ve 68 cm olmuş. Geçtiğimiz ay meyve suyu tatmaya başlamıştı. Bu ay sebze çorbası ve muhallebiye azar azar başlıyoruz. Bugün ilk kez sebze çorbası tattı. Ne çabuk büyüyor! Aşı sırasında biraz ağlasa da her zamanki gibi çabuk toparlandı. Tepkisini tükürüklerden baloncuk yaparak ve püskürterek gösterdi.
Can'ın sesi sanki her geçen gün artıyor. Daha çok kahkaha ve gülücük, daha çok ağza sokulan ayaklar, sürekli gözümün içine "yeni bir komiklik yap da güleyim" dercesine bakışlar... Beni çok güldürüyor bu minik adam.

13 Ekim 2010 Çarşamba

Sonunda

Yoksa yoksa... bloguma ilk cümlelerimi mi yazıyorum?!
Hamilelik bitti, Can bugün 5. ayını doldurdu ve sonunda blogumu oluşturabildim. 5 aydır yazmak istediklerim kafamda birikiyordu. Yeni bir anne olarak gün nasıl tükeniyor anlamıyorum. Can uyurken yapılacaklar arasında, blog bir türlü öncelikler sırasına girememişti.
Can kuzusunun gece beslenmesi öncesi ilk cümlelerimi not edip nasıl bir blog istediğimi biraz düşüneyim...