Ailemin kutu kutu hayatları var bu blogda. Keyif aldığımız yemek, gezi, kitap, annelik... hakkında herşeyden biraz.

28 Aralık 2012 Cuma

2,5 yaşında neler neler?


2-2,5 yaş arasında dönüm noktası gelişmeleri arka arkaya yaşadık. Yazmaya başladığım notları ben toparlayana kadar minik Can 2,5 yaşını geçti bile. Yazmayı daha fazla geciktirmeden işte bizim hanede yaşananlar:

Tuvalet eğitimi:
Yazın tuvalet eğitiminin daha kolay olduğu söylenir. Hem yazın altı açık geçmesinin daha rahat olması, hem de sıcakta bezin çocukları rahatsız etmeye başlayacağı varsayılıyor. Bu nedenle 2 yaşı doldurduktan sonra bizim de umudumuz yazlık günlerinde tuvalet eğitiminin rahat bir geçişle tamamlanacağı yönündeydi. Daha önce 18 aylıkken tuvalete koşmaya başlamışken, bir anda klozetle bir soğukluk girmişti aralarında. Görüştüğümüz uzman yaş olarak henüz çok erken olduğunu muhtemelen 2-2,5 yaş civarında tuvalet eğitiminin daha sağlıklı olduğundan bahsetmişti.  Bizim minik adam, alınan renkli lazımlıklara veya adaptörlere karşın yazlıkta lazımlığa oturmak istemedi.
Zorlamak veya bu olayı çok övmemek gerektiğini bildiğimiz için üzerine düşmedik.

Eylül ayında, (yani 2 yaş 4 ay) daha çok annemin tutarlı çabasıyla önce bezi çıkarıp gündüzleri külota geçtik. Gün içinde çok fazla kaza yaşamakla beraber neredeyse bir hafta içinde ihtiyacı olduğunda lazımlığa koşmaya başladı. Kendi başına pantalonunu ve külodunu indirmeyi öğrettik ve yalnız başına başarıyor olmak sanki onu daha çok motive etti.

Haftaiçi evde oldukça başarılı bir geçiş yaşamakla beraber ilk haftalar haftasonu ve akşamları beze devam ettik. Ancak, geceleri kimi zaman bezin boş olduğunu farkettiğimiz için ve haftasonları sürekli dışarda olmakla beraber tutarlılığı sağlamak gerektiğini düşündüğümüz için birkaç hafta sonra tamamen bezi bir kenara bıraktık. Dışarı çıkarken yanımıza bol bol yedek külod ve pantalon aldık:) Neyse ki çok nadir gerekti.

Yatak rutinine gece dişleri fırçalamadan önce tuvalete girmeyi de ekledik. Buna ikna edemediğimiz zamanlarda mutlaka kaza yaşadık. Ama itiraf etmeliyim ki bu kadar hızlı bir geçiş beklemiyordum.

Tracy Hogg daha erken dönemde tuvalet eğitimini öneriyor. Sıvı tüketimini belli zamanlarla kısıtlamak, yemek sonrası veya sıvı tüketiminden yaklaşık 20 dakika sonrasında klozete oturtmak gibi önerileri var. Bunlar da denenebilir. Sonuçta bizim neslin çoğunda tuvalet eğitiminin 1-1,5 yaşında bile tamamlandığından bahsediliyor. Yeni trend ise koşullamaktan ziyade, 2-2,5 yaşına kadar beklemek ve  çok zorlamadan yönlendirmek.

Böylece, hayatımıza günde yüz kez sorduğumuz şu soru eklendi: "Çiş var mı, tuvalete gidelim mi?..." Oyuna daldığı için kimi zaman hatırlatmak gerekiyor. Yine de evin hamilesi olarak, tuvaleti benim daha çok ziyaret ettiğim bir gerçek.

Yatak korkuluklarına veda:
Yine 2,5 yaşına doğru birkaç gece üst üste Can'ın yatak korkuluğunun yukarıya kaldırılmasına şiddetle tepki gösterdiğini farkettik. Muhtemelen kendini bir anda kilitleniyormuş gibi hissetmeye başladı ve uyumak yerine hemen ayağa kalkıp, beni çıkarın burdan, neden kapatıyorsunuz gibi insanın içini parçalayıcı cümleler sarfetmeye başladı.
Korkulukları indirince rahatlayıp uykusuna geri döndü. Tam bu sıralarda tuvalet eğitimini tamamladığımız için biz de sabahları ihtiyaç duyduğunda tuvalete gidebilsin istiyorduk. Böylece yatak korkuluklarını kaldırmayı bıraktık. Sadece uykuya daldıktan sonra hafifçe düşmeyeceği şekilde korkuluğu yükseltip bırakmaya başladık. Çünkü hala uykusunda taklalar atmaya devam ediyor.

Bu aşamayla birlikte sürekli yatağından kalkan, uyku saatinde tekrar tekrar yatırmak gereken bir minnomuz oldu. Uyku rutinine bir de yatmaya ikna sürecini ekledik. Geceleri kalkıp istediğinde yatağımıza kıvrılmaya çalışmaları da cabası.

Neden, neden, neden...:
Bir gün ansızın neden soruları başladı. Örneğin şöyle konuşmalarımız sıklıkla yaşanıyor:
- Neden baba kornaya bastı?
- Çünkü gelen arabayı uyarmak istedi.
- Nedeen uyarmak istedi?
- Çünkü hızlı geliyordu, kaza olabilirdi.
- Neden kaza olabilirdi?
- Çünkü...
- Nedeeen?
- Ne neden Can?
- Ne neden?

Taklitçi:
Artık her cümleyi yerli yerinde kullanıyor. Can'dan bir şey duyduğumuzda birimizin ağzından dökülmüş olduğu şüphesiz bir cümle veya bir tepkiyle karşılaşıyoruz. Son zamanlarda ağzından dökülen "süper yaa!" kimden miras bilemiyoruz.

En çok kullandığı cümleler ise istersenle başlayanlar:
"İstersen bir deniyim... istersen sen de gel... istersen yatağınıza gelmeyi bi deniyim:)..."

Can'a öğüt: "İstersen bunu paylaşalım"
Can: "İstersen paylaşmayalım..."

Olmayan "r":
Hani küçük çocukları taklit ederken r'ler yumuşatılarak konuşulur. Can, konuşmaya başladı dediğimiz anda "r"lerin yok olduğunu farkettik.
İstiom yerini istiyoyum'a bıraktı.
Geliyoyuuuum!

Basamaklar:
Herşeyi kendi kendine yapmaya başlamasıyla büyüklere tasarlanmış dünyamızı, 2,5 yaşına uyarlamaya çalışırken basamaklar imdadımıza yetişiyor. Ikea'nın boy boy basamaklarından banyoda adım atacak yer kalmadı. Bir tane lavaboya yetişmek için, diğeri klozete yetişmek için.  Küçük sandalyesi odada elektriği defalarca açıp kapatması ve uyumaması için. Bizi en zorlayan basamak bu; dolayısıyla uyku saatine doğru bir anda ortadan kayboluveriyor. (magic!)

Mutfaktaki sandalyeler sürekli tezgahın yanına çekiliyor. Kimi zaman yumurta çırpmak, bulaşık yıkamak veya baharatları karıştırmak için.