Ailemin kutu kutu hayatları var bu blogda. Keyif aldığımız yemek, gezi, kitap, annelik... hakkında herşeyden biraz.

30 Eylül 2013 Pazartesi

Çocuklar büyüyor

Yarın işe geri dönüyorum. 7 aylık ara sona erdi. İçimde uzun süredir bir huzursuzluk, bir kıpırtı...  Can ve İdille yeterince vakit geçiremedim hissi, ne kadar hızla büyüdüklerinin farkına varma ile karışık bir hüzün var. O kadar ki son 10 gündür her şey gözlerimi sulandırıyor. Acaba her 2 çocuk sahibi anne aynı şeyleri hissediyor mudur? Sanki ikisine de zamanını yettiremiyorsun ve bundan sonra da işle birlikte yettiremiyeceksin gibi bir his. Can'ın ne bebekliğinde, ne çalışırken böyle bir hisle başetmem gerekmemişti.

Bugün iznimin son gününde yine Can'ın okuluna gidip onu uzaktan izledim. Müdür'ün odasından bıcır bıcır konuşup başka çocuklara nasihat vermesini, kendi kendine şarkılar söylemesini dinledim. Sınıfta arkadaşlarıyla yaptıklarını seyretmenin tadını çıkarıp kapıdan bir kedi gibi sıyrılıp gözükmeden çıktım.

Eve geldiğimde son günlerde yuvarlanmaktan dönme dolap olan ve sürünme talimleri yapan bebeğim İdil uyanmıştı. Artık sürünmeye çalışmanın ötesinde yarı emekleyerek uzaktaki oyuncaklara bile yetişmeye başlamıştı. Evde son günümde de olsa yenilikleri ve ilkleri karşılamak ne güzel.

25 Eylül 2013 Çarşamba

Kuşumuz doğdu

Son 6 aydır yazmamamdan da anlaşılacağı gibi minik kızımız doğdu ve hatta kocaman oldu bile! İstanbul'da baharın kendisini hissettirmesini beklerken 22 Mart 2013 Cuma günü İdil kuşumuz doğdu. Pozitif doğum hikayelerine bir yenisi daha eklendi.

Sancılar başladığında nerede olacağım, Can etkilenecek mi diye düşünürken en iyi zamanı kendisi tespit etmiş. Canla bol bol oynayıp yorulduğum Cuma akşamı Can erkenden 8.15'de uykuya daldı. Sancılar ise 15 dakika sonra kendimi yorgun hissettiğim için uzandığım için yatakta başladı. Ben ilk sancıları hissettiğimde sancıların arasında kaç dakika olduğunu anlamaya çalışırken ilk doğumun hızından ve Cuma akşam trafiğinden endişelenen Kaan hala çıkmak için hazır olmadığım için panik içinde söylenmeye başlamıştı bile.

Böylece hızla hastaneye hareket edip doktorumu yoldan haberdar ettiğimde saat 9'du. Can sabaha abi olarak uyanacağından habersiz, bakıcı ablasıyla evde kalmış mışıl mışıl uyuyordu. Kaan, bu kez de haklı çıktı: Sancılar yine hızla sıklaşmıştı ve yolda konuştuğum doktorum da acilen hastaneye gitmemi istiyordu. Ve tabi ki Cuma gecesi trafiği kötüydü. Adım adım ilerleyen trafikte Büyükdere caddesinde bir polis otosuna yaklaşıp durumu anlatınca kendimizi polis anonsu eşliğinde Mecidiyeköy'e kadar polisleri takip ederken bulduk. Ben bir yandan derin nefes alıp verirken bir yandan polis anonsundaki "Puff pufff! 34 XX yolu açın!" gibi cümleleri duyuyordum. O haldeyken bile güldüren bir durum. Sayelerinde 9.30'da hastaneye varmıştık.

NST bağlama, muayeneler ve damar açma arasında doktorumu beklerken "garson rakıma kaç buz istediğimi soruyordu ki tam zamanında aradınız" diyerek bana gülümseyen doktorum kapıda gözüktü. İnsan doktoruna güvenince doğurmuş kadar olmasa da bir rahatlama oluyor:)
Sancılar arasında sabit olarak durabildiğim 2 dakikada epidüralin yapılması ve anında sancıların hissedilmemesi nasıl bir buluş! Can'a doğumumda her şey hızlı geliştiği için epidürale zaman kalmamıştı. Annem ve babambu kez hastaneye yetiştiler. Koridorda yürüyüşleri tamamlayıp doğumhaneye geçerken fotoğrafçımız da kapıda gözüktü. Belli ki önceki doğumun hızını anlattığım halde herşeyin bu kadar hızlı gelişmesini  beklemiyordu. Öyle ki doğumhanede de yeterince fotoğraf çekemediği için sonrasında üzüldü. Oysa biz kısa sürmesinden yana gayet mutluyduk.

Sonunda 11.30'da İdil'i kucağımıza almıştık. 2.900 gr buruş buruş vücudunu görünce tıpkı daha önce Can'da yaşadığımız gibi Kaanla gözlerimiz doldu. İkinci kez doğum anını birlikte yaşadığımız halde doğum ve elimizde tuttuğumuz bebeğin inanılmaz gelmesine engel olamadık. Çok daha küçük bir bebek beklerken bebeğimizin 3 kiloya yaklaşmasına da ayrı sevindik.

Kaan Can'ı gece yalnız bırakmadı ve ertesi sabah birlikte geldiler. Can her zamanki samimi gülümsemesiyle ve elinde İdil için evden getirilmiş oyuncaklarla İdil'i sevmeye başladı.

Tabi İdil de 9 ay boyunca boş durmamıştı . Bir çanta içinde Cars çizgi filminin 6 karakteriyle gelmişti. Hemen hediyeler açıldı. Aylardır hayali oynadığı karakterlerin gerçekleriyle oynarken zihinsel olarak hastaneden çoktan uzaklaşmıştı.

İlk aylar İdil'in hayata, bizim bebekli hayata alışmamız, sonra iki çocukla hayata alışmaya çalışmamızla zaman hızla geçip gidiyor. İdil, neredeyse oturmaya başlamış, sebze çorbalarını yerken ve böylece yeni dönüm noktalarını karşılarken sonunda bebeğimizin doğumunu da yazıya dökebiliyorum.