Ailemin kutu kutu hayatları var bu blogda. Keyif aldığımız yemek, gezi, kitap, annelik... hakkında herşeyden biraz.

30 Ocak 2011 Pazar

Bu da gecikmeli bir video. 2 Ocak'da kuziler Ege ve Mert'in 2. yaşlarını kutladık. Kuzenler kocaman oldular, konuşmaya başladılar! Doğumgünlerinde Can ilk kez balonla tanıştı. Kendisi eğlendi ama bizi de çok eğlendirdi.
Doğumgünü çocukları Ege ve Mertle kitap keyfi

Mohini kapanıyor...



Mohini birkaç gün içinde kapanıyormuş. Bilmeyenler için Mohini, Etiler'de çocuklara özel bir alışveriş merkeziydi. Küçük olmasına rağmen etrafa yayılmış Wileri görmek çok hoşuma gitmişti.
Mohini Tayga Toys'da nakit ödemelere %50 indirim varmış. Bundan faydalanıp babası Can'a ilk arabasını ve daha pek çok ahşap oyuncak almış.Tayga toys'da Radio Flyer ve Plan Toys gibi markalar var. Duyduk duymak demeyin!

http://www.plantoys.com/home.php
http://www.radioflyer.com/
http://www.taygatoys.com/

26 Ocak 2011 Çarşamba

UB40 ve Nostalcik haftasonu

Yazmayalı çok oldu. Ama yazamıyorum ki, bir yandan uykusuzluk, bir yandan iş yetiştirme telaşı, sabah erken uyanma, Zuzu Can'ın gece uyanmaları... Yok yok şikayet etmiyorum ama hem tempolu çalışmak, hem bebek zormuş. Allah uzun mesai çalışmak zorunda kalan annelere kolaylık versin:)

Haftasonu çalışarak geçse de, güzel bir haftasonuydu. UB40 konseri çok keyifliydi. Aylar sonra kana karışan alkolün de etkisi vardır muhakkak ama tüm şarkılara eşlik etmek, yıllar öncesine dönmek, itiş kakış yaşamadan güzel bir gece geçirmek çoook iyi geldi. Malum yaş ortalaması yüksekti. Biz de yaşlanmışız demek. It's impossible, Kingston Town vs. vs hepsine eşlik ettik, Ali Campbell'i Music&Lyrics filmindeki Hugh Grant'e benzetsek de yine de ses yerindeydi.

Red red wine işte burada! Ama Kaan dansedince biraz hareketli olmuş...

Asıl aktivite ise Can Luca'yla tanışmamızdı. Minik adamı çooook sevdik! Resimlere bakınca neden birlikte oğluşlarla daha güzel fotolar çekmemişiz  diye hayıflandım. Burçak, Hande, Hande, Alp Abisi ve Canlar... Ama muhabbetten insanın aklına gelmiyor ki!

İlk tanışmalarında ilk önce Can bir hamle yaparak, Can Luca'nın yüzüne dokunmaya çalıştı, sonra da Can Luca. Sonra yanyana oturup birbirlerinin ayaklarına dokunmaya başladılar. Sanki aralarında 15 gün olması, aynı hareketleri yapmalarını gerektirirmiş gibi... Can karın üstü yatmaya karşı olduğu için oturdu, Can Luca ise Hande'nin tanımıyla tam bir komando gibi salonda gezinmeye başladı. Birkaç foto koymak için yarını beklemek gerekecek. Antonello'nun İtalyanca tezahuratlarına Can, "ne demek istiyorsun?" dercesine baktı ( Türkçeleri anlıyor ya!), Alp çok güzel resimler çizdi, Can Luca yeni öğrendiği "tel sarar" hareketini yaparken, bizimki de "el çırpar" hareketini yaptı. Yazarken bile güldürüyor bu hareketler beni.

Yine buluşmalıyız! Bakalım bir sonraki buluşmada yürüyecekler mi?

9 Ocak 2011 Pazar

Hastalık bitti, bitiyor

 
Bu aralar Can,
- Hastalığı atlatmaya çalışıyor. Belki boğazından, belki de dişlerinden dolayı hiç iştahı yok. Mama içmek dışında hiçbir yiyeceğe ilgisi yok,
- Yemek masasına oturup herşeyi defalarca yere atıp, nereye gitti dercesine arkasından uzun uzun bakıyor,
- Sallanan zürafasına binip, artık kendisi sallanıyor,
- El çırpıyor!

Kuzen Can, 5. ayımızda bir çekim yapmıştı. Aylar geçti, ancak buluşup fotoğrafları alabildik. Eğlenceli çekimimizden bir fotoğraf eklemek istedim. Eminim Can, daha üzerlerinde çalışmak gerektiğini söyleyecek. Ama biz çok beğendik, ellerine sağlık!

6 Ocak 2011 Perşembe

İlk Hastalık ve İlk Diş

Ne zamandır yazacaklar birikti. Yeni yıl, kuzenlerin doğumgünü, dream feed'in son bulması, Görkem dayısının ziyareti, sandalyede yemek yemeye başlamanın dayanılmaz hafifliği ... vs vs. Ama Zuzu Can'ın hastalığı hiçbirini yazamaya fırsat vermedi.

İlk hastalığımız son 2 haftadır peşimizi bırakmadı. Önce göğsünden gelen öksürük ve burun tıkanıklığı Can'ı da bizi de biraz uykusuz bıraktı. Ekspektoran şurup, burun damlası, serum fizyolojik farketmedi, hepsine karşı fobi oluşturdu, almayı reddetti. Hastane ziyaretinde nebulizatörün burnunu rahatlattığını görünce, eve bir tane alıp burun damlasını nebulizatörle soğuk buhar şeklinde vermeye başladık. Burnuna soğuk hava üflenmesi çok hoşuna gitti.

Tam öksürüğü ve burun tıkanıklığı azalıyor derken bu sefer de boğazı iltihaplanmış. Dolayısıyla, son 3 gündür yüksek ateşini düşürmeye çalışıyoruz. Fitil fayda etmediği için ılık suyla banyo, soğuk bezlerle kompres, Ibufen şurupla kimi zaman 39,5 dereceyi geçen ateşini kontrol altında tutmaya çabalıyoruz. Bu arada bu kadar sık ateş ölçtüğümüz halde güvenilir bulmadığımız için kulaktan ateş ölçmeyi bıraktık. Braun Thermoscan'i ileriki yaşlarda kullanmak üzere kaldırdık. Kolatından daha güvenilir sonuç alınıyor. Ne varsa eski cıvalı ateş ölçerlerde desek de artık onlardan bulmak da pek mümkün değil. Yerlerini dijitaller almış.

Acil olarak gittiğimiz ilk hastanede doktor röntgen, kan tahlili, serum için damarı açamaya varan türlü tetkikler ve tedaviler isteyince soluğu kendi doktorumuzda aldık. Hani insan kendi kulağıyla duymasa 7,5 aylık bir çocuktan gerekmediği halde istenenlere inanamıyor. Doktorumuz, geçmişini de bildiği için aslında iyileşme olduğunu, bu arada yeni bir virüs aldığını farklı bir tedaviye başlayacağımızı söyledi. Buradan da kıssadan hisse tanıdığınız, güvendiğiniz, gerektiğinde telefonla ulaşabileceğiniz bir doktorunuzun olmasının önemini anladık.

Muayene sırasında babaaanesi küçük beyin ilk dişinin de çıkmaya başladığını farketti. Böylece yorgun geçen son 2 haftanın sonunda müjdeli bir haberimiz oldu. Diş çıkarken ateş yaparmış ama en çok 38,3'e ulaşırmış. Ateşinin dişle ilgisi olmadığını da teyid etmiş olduk. Umarız bu gece ateşimiz yükselmez, iyi geceler Canikom!
Geceleri ateşliyken gülmek zordu ama eksik olmasın Zuzu Can...