Ailemin kutu kutu hayatları var bu blogda. Keyif aldığımız yemek, gezi, kitap, annelik... hakkında herşeyden biraz.

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Dikili tatili bitti

2 haftalık Dikili tatilimiz bitti ve İstanbul'a döndük. Her yeni (annemin deyimiyle görmemiş) anne-baba gibi Can'ın ilk yıldan başlayarak denizin ve bahçenin tadını daha uzun çıkarmasını istiyorduk. Ama Can arada hastalanınca ve yalnız başına bu afacanın enerjisine yetişmenin güçlüğünü görünce vazgeçtik.

Geçen yıl Can'ı salladığımız salıncakta bu yıl Can bizi salladı. 1 yılda her şeyin bu kadar hızlı geliştiği başka bir dönem var mı insan hayatında?

Tıpkı çocukluğumuzdaki gibi bir haftada yaramaz çocuklar gibi her yeri yara bere içindeydi. Şu güllerden kurtulsak tehlikeli olacak demeye kalmadan ilk gün kocaman bir gülün üzerine düşüp yüzü, eli çizildi. Sivrisinek ısırıkları, küçük morluklar, sıyırıklar derken bir haftada sokak çocuklarına döndü. Tatil öncesi doktordan birkaç ilaç tavsiyesi almak akıllıca. Bizim gibi acemi anne-babalar için yaralar ve sıyırıklar, sivrisinek ısırıkları, ateş, ishal vs için elinizin altında bir şeylerin bulunması ve tabi doktorunuzun bir telefon uzakta olduğunu bilmek rahatlatıcı oluyor.

14 aylık Can Bey 2 haftada çok yol katetti. Bu seferki Dikili günlerimizde şarkı söylemeye başladı. Arı vız vız'a eşlik edip ligiligiligi gibisinden sesler çıkarıyor. Kendi kendine anlaşılmaz şekilde durmadan konuşuyor (sanırım yine elfçe...) Loi loi loi diyerek şarkı söylüyor. Çok eğlenceli bir dönem gerçekten!

Amba (lamba), emba(elma) mutlaka parmakla gösterilip telafuz edilip teyid alınmadan yanından geçilmiyor. Dikili'de bahçenin her köşesinde yeşil elmalar, her adımda da birkaç lamba olduğu düşünülürse kısa bir yürüyüşte bile defalarca emba-amba konuşma egzersizi yapma şansı oldu. Merdivenleri korkuluklardan tutunarak yalnız başına çıkmaya başladı. Tabi bu arada gururla izleyici kitlesine bakmayı ve el sallayıp, öpücük yollamayı da ihmal etmedi.

Bol bol ağaçlardan elma topladı, denize girdi. Denize girerken ilk günkü sevinç çığlıkları sonraki günlerde kucağa tırmanma ve acıklı bakışlarla sonuçlanmaya başlayınca deniz konusunda çok zorlamadık. Aslında klasik bir Türk ailesi olarak çocuğun çığlıkları fonda olmak üzere "bişi olmaz, yüz evladım" diye zorla suya atmamız gerekirdi. Bunun yerine elinde kürek kumla dalgalar içinde oynamasını tercih ettik.

Deniz yanında günde 2 kez şişme havuzunda keyif yaptı. 14 aylık bir çocuğa küçük bir havuzun yeteceğini  düşünmüştük. Oysa her gün kullanıp, dizine kadar gelen suyun içinde hemen sıkılabileceğini düşünmedik. Mutlaka büyük bir havuz almak gerekirmiş. Çocuk ve su birleşiminden eğlencenin çıkmaması mümkün olmadığı için yine de keyifliydi.

Dikili'de tek kötü anımız Can'ın hastalanması, şiddetli kusma, ishal, yemek yiyememe arasında bir acemi anne olarak yaşadığım endişeydi. Sadece Can değil, sitede çok fazla benzer vaka olunca sudan ve denizden şüphelendik. 1 hafta nerdeyse günde sadece birkaç kaşık yedikten sonra İstanbul'a döndüğümüzde iştah atağı yaşamaya başladı. Bir omlet, etimek ve domatesi mideye indirdikten sonra pekmezli ekmekleri avuçlayarak yutması, biz şaşkınlıktan gözlerimize inanamazken poğaçalara bakıp verin diye ağlamalar...Tam bir iştah patlaması. Oturmaya başladığından itibaren yemek yedirirken oynattığımız hiçbir oyuna gerek kalmadan her şeyi yiyip bitirmesi, herhalde şimdi yemese açlıktan bayılacakmış dedirtiyor.

Can'a sürekli hayır demek hiç hoşuma gitmese de çocuklar için güvenli bir ortam olmadığı için iki hafta boyunca en çok kullandığım kelimeler arasında (elma-lamba gibi :) açık ara öndeydi. Çocuklar için her adımda, her elini uzattığı şeyde hayır denilmesi çok can sıkıcı olmalı. O nedenle mümkün olduğunca gereksiz eşyaları ortadan kaldırıp, merdivenlere ulaşmasını engelleyerek hayırları azaltmaya çalıştık. Sınırlamalar olsa da, bu sefer de İstanbul'da fazla yapamadığı tencereleri, kapaklarını yere vurarak dilediğince gürültü yapma şansı oldu. Ses hala kulaklarımda!

İtiraf ediyorum, 2,5 gün Çeşme'ye kaçtık. Yüzmek ve dilediğimiz saatte yatıp, uyanmak, istediğimizi istediğimiz anda yapabilmek çok iyi geldi. Yine de benim için uykuzluğun, istediğin gibi tatil yapamamanın en güzel ilacı, içtenlikle söylüyorum bu minik adamdan tek bir küçük öpücük...

1 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil