Ailemin kutu kutu hayatları var bu blogda. Keyif aldığımız yemek, gezi, kitap, annelik... hakkında herşeyden biraz.

3 Mayıs 2012 Perşembe

Londra

Londra anısı- Hande'nin hediyesi, Can'ın yeni
gözde kitabı bana da çocukluğumu hatırlatıyor
Can Beyle bir tatil daha bitti. Ev sahiplerimiz Hande, Anto ve CanLu sağolsunlar, çok güzel bir tatil geçirdik.

Anladık ki otel odasında kahvaltı, uyutma, banyo bizim için hiç de kolay olmayacakmış. Yanımıza çok az eşya almakla beraber yedek eşofmanlar, bodyler, oyuncaklar ve ipad yolculukta çok işimize yaradı. Günlük gezintiler sırasında ise yanımıza aldığımız atıştırmalıklar; pestil, süt, meyve, kraker vs bir restoran bulana kadar veya eve gidene kadar kurtarıcımız oldu.

2 yaşına kadar uçakta kucakta gidebilmekle birlikte, bu yaşta bir çocuğun- en azından Can'ın- 4 saat uçakta yolculuk yapması pek de mümkün değil. Son kucakta yolculuğu şerefine Can'a bilet almamıştık. Neyse ki uçuşlarımızda yanımızdaki bir koltuk boş bırakılmıştı. Böylece Can yolculuğun bir kısmında yanımızda oturdu, bir kısmında uzanıp uyudu. Çok sıkıldığında babasıyla uçakta dolaştı. Bir de yaşasın ipad! Yüklediğimiz yeni birkaç oyun, kriz anında kurtarıcımız oldu. Hani bir traktörün gelmesi kaç kez izlenebilir diyenlere cevabım, yarım saat kadar hiç durmadan izlenebiliyor. Sadece iniş ve kalkışlarda kemerini bağlamak için uzun süreli kucağımıza aldık. Giderken gece yolculuğu yaptığımız için biner binmez mışıl mışıl uyudu ama aydınlık nedeniyle ve rahat dönemediği için inişe doğru uyandı ve havaalanında 1,5 saat süren pasaport sırasında beklerken artık gündüzü yaşıyordu. Bu uyanık kalma seansı saat farkını atlatmasını sağladı ve arabaya binince de sabaha kadar uyudu. Böylece ilk günden itibaren tüm tatil boyunca evdeymişcesine 8:30'da yatağında uyuyup sabaha kadar uyanmadı. Bu arada biz de Can ve CanLu uyuduktan sonra Şengülle evde bırakıp her akşam yemeğe çıkabildik.

Can değişik oyuncaklar, değişik bir çevre, yaşıtı bir arkadaş, parklar arasında daha mutlu olamazdı. CanLu'yu biraz sert sevdiği (hatta dişlerini sıkarak) ve oyuncaklarını elinden almak için saniye kaybetmediği için CanLu'yu bazen sinirlendirse de, yaşıtlarıyla olmak çocuklara da iyi geldi diye düşünüyorum. CanLu, Can'ı öpmek için süt içtiği, dolayısıyla Can'ın hareket etmediği zamanları kolladı.

Bir öğleden sonra da Kezi, Siaka, Muhamed ve İbrahimle buluştuk. Tüm öğleden sonra Can, Muhamed'in elini bırakmadı ve yüzünden gülümseme eksilmedi. Muhamed'in her gülümsemesine kikirdemeyle karşılık verdi. Bu arada önce Big Ben, Westminster ve sonra St James parkında kuşlar ve sincaplar arasında keyifli bir yürüyüş yaptık. Muhamed 9, İbrahim 5 yaşında kocaman olmuşlar!

Güzel yemekler, Hamleys'de çılgınca oyuncaklar arasında koşuşturmaca, Kensington Park'da kumlarla oyun, Oxford str'de alışveriş, çay keyfi, kahvaltı, butiklerde gezinti, arkadaşlarla sohbet derken Londra gezimiz çabuk geçti. Keşke bir günümüz daha olsaydı demekten kendimizi alamadık. Ama bir gün de bize yetmeyecekti anlaşılan. Kaan, bu ay eğitim için gittiğinde Londra'nın tadını biraz daha çıkarabilecek.

En zorlandığımız zaman, ilk günümüzde pusetle gezmeye alışık olmayan Can'ı yağmur altında pusette kalmaya ikna etmek, edemeyip bir elinde şemsiye kucakta taşımak oldu. Neyseki sonraki günlerde hem yağmurun olmaması, hem de Can'ın pusete alışması işleri kolaylaştırdı. Baston puset yerine Bugaboo'yu götürmüştük. İçinde uyuması ve gezmesi Can için çok rahat oldu. Metro çıkışında merdivenlerden çıkmak güç olsa da, biz daha yardım istemeden mutlaka yardım teklif eden birileri çıktığı için sorun yaşamadık.

Bir akşam iş çıkışı saatinde eve dönmeye kalkınca 4-5 trenin kapısının açılıp kapanıp binemeden gidişini görmek durumunda kaldık. Bu arada Can'ın dili çözülmeye başladı. Önce tavuk çağırır gibi trenleri çağırıyordu " Ge, gee, gee, gee..." Yeni bir tren geliyor, kapı açılıyor, biz kalabalığa girmeye teşebbüs bile etmeden tren gidiyordu. Can bize bakıp "gittiiii..."diyordu.

Seyahatler çocukların en çok şey öğrendikleri dönemlermiş. Kitaplarda gördüklerinin gerçek olduklarını görmek, bazı ilklerle karşılaşmak ve anne-babayla uzun uzun konuşmak, vakit geçirmek için fırsat. Londra tatili boyunca Can, trene, otobüse ve metroya binmekten çok keyif aldı. Uzun uzun kapıların açılıp kapanmasını, yeni yolcuların binmesini ve inmesini seyretti.

Biz arkadaşlarla olmanın tadını çıkarken, Can da yeni kelimelerin ve eklerin tadını çıkarıyordu. Can son olarak tatille ilgili şunları söyledi: "açtııım, kapattııım, attııı, gittiii..."

Can kuzenleriyle

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder