Ailemin kutu kutu hayatları var bu blogda. Keyif aldığımız yemek, gezi, kitap, annelik... hakkında herşeyden biraz.

27 Kasım 2010 Cumartesi

Can ve göbeğim

İlk iş haftam bitti. Yaşasın haftasonu! Yine haftasonları çok kıymetli oluverdi. Bugün yeni doğum yapan bir arkadaşımızı ziyarete gideceğiz.
Aklıma hamilelik günlerim geldi. Can, karnımdayken sürekli tekmeler atan, hareket eden tipte bebeklerden değildi. Hareket etse bile çok uzun sürmüyordu. Aşağıdaki video nadir yakalayabildiğim anlardan. 36.haftasında Can'ın 45 saniyelik klasik müzik sevgisi:

26 Kasım 2010 Cuma

Süt meseleleri

Dikkat, bu konu anne olmayanları ve süt muhabbetinden sıkılmış anneleri bayabilir!

Geçen gün Kaan, bir araştırmaya göre Türkiye'de annelerin yalnız %2'sinin ilk 6 ay emzirebildiğini söyledi. Gerçekten tahminimden çok düşük bir oran. Diğer taraftan doğum sonrası depresyonlarını, stresi, sonrasında çalışma hayatına geri dönme gerekliliğini, pompa seçeneğini kullanamayanları... düşününce 6 ay kimi anne için çok uzun bir süre olabilir.

Bugün 6 ayda işe geri dönmenin erken sayıldığı bir müşterimdeydim. Anneler için süt odası olduğunu söylemeye gerek yok. Şirketlerde süt odaları  anneler için çok elzemmiş. Kendi ofisimizde bu hafta sıkıntılı anlar yaşadığım için benim için daha da kıymete bindi. İnsan başına gelmeden anlamıyor. O nedenle bugün müşterimde çok mutluydum.

Bir odada bir sürü anneyi toplanmış süt sağarken gözünüzden canlandırın; sohbet konusu bebekler, iş ve süt. Bulunmaz bir deneyim! Bu arada Medela'nın single deluxe modelini beğendim. Biraz geç oldu gerçi :) Çünkü sütüm bitti, bitiyor. Bayram sırasında – belki de işe başlayacağım düşüncesiyle- gittikçe azaldı. Ofisteyken de uygun bir ortam olmadığı için, zor ve rahatsız edici bir süreç oluyor. Can, mama takviyesiyle de olsa şimdiye kadar 6,5 ay anne sütü içebildi. Doğum iznimden hemen sonra işe başlasam sanırım Can’ın pek şansı olmayacakmış.

Süt verebilsin ya da veremesin, isteği olan tüm annelere sevgiler
Şimdi dream feed saati, gitmeliyiz...

25 Kasım 2010 Perşembe

Bayram ve ilk tatil



İlk uçak yolculuğu
Bayram tatilinde önemli bir adım attık. Bundan bahsetmeyi atlamak olmaz. Can Bey’le ilk kez yurtdışı tatilimize çıktık.Münih, Hintertux, Salzburg arasında gezerken 3 otel değiştirdik, araba yolculukları yaptık. Yine de minik adam mızmızlanmadı - çok mızmızlanmadı diyelim. Can, Münih’e giderken bir saat, dönüşte ise tüm yolculuk boyunca kucağımızda uyuduğu için bizim için uçuşlar da rahat oldu. Sanırım bundan sonra da uçak yolculuklarını gece uyku saatlerine denk getirmek iyi fikir olacak.

Funda sağolsun, tatil boyunca Münih’de ve Tegernsee’de bize güzel yemekler yedirdi. Alplerde kar olan yerleri adım adım takip edip bizi Hintertux’a götürdü.  Yolda anladık ki bizim oteli seçene kadar bütün geçtiğimiz kasabalardaki otellerle de yazışmış. Azimli arkadaşımız, sonunda bizim için güzel bir otel bulmuş. Tatil sırasında manzaramız bembeyaz karla kaplanınca keyfimiz daha da yerine geldi. Manzaralı havuzunu bol bol kullandık, ama saunasında başka manzaralar olunca çok kısmet olmadı.



Pistler gerçekten çok uzundu, benim için defalarca yuvarlanacak kadar uzun... Kayakla ilgili yorumları gerçekten kayabilenlere bırakmak istiyorum. Ben aşağı inmeye çalışırken daha çok neden mavi pistte değilim sorusunu kendi kendime sormakla ve uçuşan batonlarımı almakla meşgul olduğum için tam olarak anlayamadım. Ama manzaranın çok güzel olduğu şüphesiz.

Salzburg'da Sound of Music şarkılarını mırıldanarak dolaştık. Ama soğukta o şarkılar bile işe yaramıyor! Baharda yine gitmeli. Hatta artık Romantic Road'u gezmeye gitmeli. Kırk kez söylersem olucak galiba.
Tatilde Can'ın uyku ve yemek düzenini Türkiye saatine göre yaşamaya çalışarak, çok bozmadan geri geldik. En çok uyku saati ve yatağında uyuma alışkanlığının karışmasından endişe ediyordum. Ama o konuda da dönüşte sorun yaşamadık. Sebze çorbası ile kıymaya başlama planları tatilde yalan oldu. Yanımızda mama, meyveler, cam rende, tahıl karışımı, tel süzgeç, cezve, minik kavanozlarımız, kaynamış suyumuzla.... tam teçhizatlı kameraman gibiydik. Her gittiğimiz odada bir köşeyi mutfak haline getirdik.

Bu arada Can’ın katı besin geçişlerini aksatmamıza rağmen, 2,5 yıl sonrası için (öngörü timsali aile) Can'ın ilk çatal bıçak setini de aldık.  Her şeyin ilk olması çok eğlenceli!






Auerhahn ve WMF markaları ile ilgilenenler için bakınız şu linkler:
http://www.connox.com/categories/cutlery/childrens-silverware/auerhahn-farmily-childrens-cutlery.html

24 Kasım 2010 Çarşamba

İlk iş günü


Pazartesi ilk iş günümdü. Sanki birkaç haftalık izinden dönmüş gibi hissediyorum. Masam değişmiş, duvarlar inşa edilmiş, bir sürü insan işten ayrılmış... olmasına rağmen hiçbir şey değişmemiş gibi. Ve aklım evde. Aklımın evde olmasının nedeni yalnızca neler yaptığını merak etmem ve Can'ın bensiz başkalarına gülücük dağıtıyor olması. Yoksa çok iyi olduğunu biliyorum. Yani sırf bir kıskançlık benimkisi...

Bayram tatilinde tam zaman çekirdek aile vakit geçirdikten sonra işe başladığım için olağan bir tatil sonrası işe dönmüş gibiyim.Şimdiden 3 projem, çok yavaş bir bilgisayarım, masamda 3 gündür adıma kaydedilemeyen ve başkasının telefonlarına cevap verdiğim bir telefonum var :)

11 Kasım 2010 Perşembe

Bayram ve sonrası

Bugün İstanbul'da çok güzel bir gündü. Bahardan kalma bir gün sanki. Bayram sonrası kışın geleceği konuşuluyor. Çok üzerinde konuşmak istemesem de kışın gelişi yanısıra Bayram sonrası doğum izni, süt izni, 2 ay ücretsiz izin...  bütün izinlerimi tüketmiş olarak işe geri dönüyorum. Zuzucan evde anneannesi ve bakıcısıyla olacak. Bakıcı arayışını erteleyerek, sonunda işe başlamama 3 hafta kala daha fazla erteleyemeyeceğimi farkettim (farkettirildim). Pek çok ajans telefonlarını topladım. Hani yabancı uyruklu veya Türk yatılı veya gündelik eleman bulduğunuz ajanslar. Hiç içimden gelmediği için hiçbirini aramamıştım ki, bir arkadaşımızın eski bakıcısıyla yollarımız birleşti. Umarım her şey yolunda gider. Sabah 7:30, akşam 7:30 arası Canla olacak. 7:30'da evde olur muyum?! Neyse...

Bu aralar ben,
Canla bol bol vakit geçirmek istiyorum, günde 100 küsür dakika süt sağıyorum, bu arada kitap okuyorum( aynı anda 4 kitap, hangisi duruma daha uygunsa:) , internette geziyorum, sürekli Pomplamoose dinliyorum.

Bu aralar Can,
Gece hiç uyanmadan deliksiz uyuyor, sebze çorbasını tüm mutfağa püskürtüyor, kak gibisinden öksürür gibi bağırıyor, yüzümü çiziyor, yemek yerken eğer istiyorsa kaşığın üstüne atlıyor, istemiyorsa belinden ters kıvrılıp yay gibi geriliyor, kucağımda hop hop hopluyor, ağzını kocaman açıp gülüyor(canım benim yaaaa), 6. ayını doldururken 69 cm ve 7,400 kg olmuş.

Bu arada daha İstanbul'da kış havasına girmemişken, Bayram'da Alplerde karla buluşacağımız için Can'a kalın bir şeyler almam gerekiyor. Şimdilik kuzuya Gap'den aşağıdaki palto tulumu (yoksa post mu desem) aldım.

Daha Canla yapmak istediğim, okumak istediğim, eve almak istediğim... çok şeyler vardı. Nasıl geçti bu 6 ay anlamadım. Nasıl geçtiği başka bir güne kalsın...

10 Kasım 2010 Çarşamba

Raptor

Can'a Toronto Raptors maskotu Raptor'un deli hareketlerini yaptığımda gülmekten kırılıyor. Utube'da gezip aşağıdaki linkte benzer bir şeyler buldum. http://www.youtube.com/watch?v=yH-7COn2Nsw

Gittiğimiz Raptors maçı sonrası Kaan da beni, Raptor taklidi yaparak uzun süre güldürmüştü. Anasının oğlu...

Doğal Doğum Kursu

Hamile olduğum zaman 4 arkadaşım da hamile olduğunda anladım 2010'da bir keramet olduğunu. Çok sevdiğim arkadaşlarımdan güzel haberler almaya devam ediyorum. Yaşasın 2010 anneleri (ve dolayısıyla 2011 bebekleri)!
Doğal doğumu düşünen hamile arkadaşlarımla doğumu konuşurken doğal doğumla ilgili bilgilenmek için doğal doğum kursundan ne kadar faydalandığımızı anlatıyordum. Bizi kurstan haberdar eden Deniz'e de çok teşekkürler.
İlgilenenler için bloga birkaç cümle eklemek istedim. Eğer mümkünse doğal doğumu tercih ederim diyenler bu adrese gözatabilirler ve kursların içeriğiyle ilgili bilgi alabilirler. http://www.dogaldogum.com/
Kursta hamileler için pozitif doğum hikayeleri duymaya ihtiyaç olduğundan bahsedilmişti. Gerçekten de hep zor doğum hikayeleri akılda kalıyor ve çoğu anne adayını doğal doğumdan uzaklaştırıyor. O nedenle eğitimi veren Dr. Hakan Çoker'e benim pozitif doğum hikayemi aktardığım mailimi de aşağıya ekliyorum.
---------
... Oğlumuz Can 13 Mayıs'da hamileliğimin 39. haftasında aramıza katildi. Sabah 8 civarı başlayan sancılarımı önce çok önemsemeyip, kahvaltı, saç yapma, nefes egzersizleri vs gibi aktivitelerle geçiştirsem de kısa zaman sonra 5 dakikalık dalgaların başladığını fark ettik. Doktoruma ulaşamadığım için daha önce konuştuğumuz gibi hastaneye gitmek üzere yola cıktık. Buna rağmen doğumun uzun bir sureç olabileceğini düşündüğümden esimi Istanbul trafiğinde sakin olması için uyarıyordum. Ne de olsa hastaneye yetişme sahneleri yalnızca filmlerde olurdu. Neyse ki Kaan beni çok dinlemeyip, arabayı çok sakin kullanmamış! 9.40’da hastaneye ulaştığımızda dalgaların aralığı 2 dakikaya inmiş ve şiddeti artmıştı. Benimle ilgilenecek bir hemşire bulmak için acile girdim. İyice sıklaşan ve şiddeti artan dalgalar sırasında nefes egzersizleri konusunda tüm hastalar ve hasta yakınlarının şaşkın bakışları arasında iyi bir ders verdiğimi düşünüyorum:) Hemşire hızlıca beni muayene odasına aldı.Tam o sırada, henüz bir ameliyattan cıkmış olan doktorum muayene odasında gözüktü. Muayene sırasında nişanın gelmiş olduğunu, açıklığın 8 cm’e ulaştığını öğrendim. Buna rağmen henüz bebeğimiz aşağıya inmemişti. Bu arada kurs sırasında öğrendiğim nefesleri sürekli uyguluyordum. Doğumhaneye girip su kesesinin doktor müdahalesiyle yırtılması ve güçlü ıkınmalar sonrası Can, 15 dakika sonra kucağımızdaydı. Bu, eşimin elindeki bavul ve laptopu ameliyathane önünde nereye koyacağını ayarlayıp, steril kıyafetleri giymesiyle neredeyse aynı süreydi. Neyse ki eşim doğumun en hararetli bölümüne yetişti ve bana destek oldu.

Doğumhaneye girişimizden kısa süre sonra Can’ın pembe vücudunu ve tatlı yüzünü gördüğümde şaşkınlıkla eşime bakıp "doğum bu kadar mı, gerçekten bitti mi?" deyiverdim. Kurs sırasında izlediğimiz doğum videolarında olduğu gibi yine eşimle gözlerimiz dolmuştu. Hemşireler, tenini hissetmem ve koklayabilmem için Can’ı yüzüme yakın bıraktılar. Gerçekten çok farklı bir duyguymuş; ilk kez gözlerini görmek, dokunmak ve sizin bir parçanız olduğunu bilmek...


Bu arada epizyo yapıldığı için dikiş yapılmaya başlanmıştı. Hemşirenin söylediği kadarıyla katıldığı doğumlarda epizyo yapılmadan doğum neredeyse yok denecek kadar az yapılıyormuş. Eğer istenmiyorsa önceden doktorla konuşmakta fayda var. Açıkçası dikişin tamamlanması doğumdan uzun sürmüştü ve bu konuda doktorumla şakalaştık.

Beklentimin aksine doğum sürecimin kısa olmasına rağmen, katıldığımız kursun eşim ve benim için çok faydalı olduğunu düşünüyoruz. 2 günlük bir kursun ne faydası olabilir diye düşünülebilir. Öncelikle kurs sırasında doğumla ilgili ne kadar az şey bildiğimizi farkettik. Kurs, doğum konusunda bilinçlenmemizi, bunun sonucunda benim için önemli olan kıstasları önceden doktorumla konuşmamı ve doktoruma daha fazla güven duyarak doğuma girmemi sağladı. Eşim hamileliğim boyunca bana destek olsa da, kursun kendisini hamilelik ve doğum sürecinin içinde hissetmesine yardımcı olduğunu ifade etmişti. Böylece doğumda kesinlikle benim yanımda yer almak istediğine karar verdi. Ayrıca, doğumun aşamalarında neler yapmam ve neler yapmamam gerektiğini öğrenmem nedeniyle doğum öncesi stres yaşamamamı sağladı. Nefesler ve odaklanma, ağrıları daha kolay atlatmamı sağladı. Kurs sonrası evde kendi başıma çalıştığımı belirtmeliyim.

Size ve sizin gibi annelerin gücüne inanan doktorlara teşekkür ediyorum. Pozitif doğum hikayelerinin artması dileğimle

8 Kasım 2010 Pazartesi

Bebek odası dekorasyonu için fikirler

 
ohdeedoh / apartment therapy'de yayınlanan odalar ilham verici olabiliyor
Bebek odası döşemek isteyen arkadaşlarıma öncelikle benim çok keyif aldığım ohdeedoh'da gezmelerini öneriyorum. http://www.ohdeedoh.com/ohdeedoh/home-tours (Güncelleme: ohdeedoh sitesi yerini apartment therapy'de nursery bölümüne terketmiş: http://www.apartmenttherapy.com/categories/nursery_kids)

Düşük bütçeli, el emeğinin de eklendiği zevkli odalar arasında kendi zevkinize uygun fikirler bulunabiliyor. Dekorasyonda kullanılan parçaların nerelerden alındığını kolayca takip edebiliyorsunuz. Benim gibi Etsy severlere Etsy'de gezmek için bir bahane daha! Elinize fırça veya dikiş ipliği almak için ilham verici odalar var. Vintage parçaları sevmiyorsanız bile oluşturulan yaratıcı odaları görünce sevmeye başlayabilirsiniz.

Diğer dolaşmaktan zevk aldığım önerim ise Pottery Barns Kids'in bebek odaları. Shop by rooms seçeneğiyle klasik ama zevkli modelleri görmek mümkün:
 http://www.potterybarnkids.com/room/rom/romnur/?cm_type=gnav

Dream Feed

Can saat 8'de uyuduktan sonra gece 10:30 civarında son kez besliyoruz. Uyurken biberonu hemencecik kapıyor ve sütü bitene kadar gözlerini açmadan yavaş yavaş içiyor. Uyansa bile yatağa yatar yatmaz uyumaya devam ediyor. Bu, gerçekten inanılmaz güzel bir an. Sütünü içerken ona kocaman sarılıp uyandırmamak için kendimi zor tutuyorum. Adeta bebek kokusu tüm eve yayılıyor...Bu gece Kaan besledikten sonra, yine yüzünde bir gülümsemeyle ne kadar muhteşem bir his olduğunu anlattı. Tracy Hogg kitabında 7. ay sonrası, katı gıdalara geçişle beraber dream feed-gece beslenmesinin bırakılabileceğini söylüyor. Söylüyor ama biz nasıl bırakıcaz...
little dreamer boy by trafalgarssquare

7 Kasım 2010 Pazar

Can'ın odası tamam, sonunda...


Can'ın tahmini doğum tarihine 4,5 hafta kala izne ayrıldım. Enerji topladığım, aylardır bekleyen işlerimi hallettiğim, evi düzenlediğim ve kendime vakit ayırmaya çalıştığım bu dönemde izne erken ayrılmam gerçekten  iyi geldi. Ama Can'ın odasına halı almaya yetmedi. Tam halı bakmaya gideceği
miz günün sabahında Can çıkageldi. İlk ayların koşuşturması, sonra 2 ay Dikili derken, sonunda Can 6 ayını doldurmadan odasına halı alabildim. Kısa tüylü, düz, tam odasının ölçülerine göre; yaşasın Ikea!
 
Can yeni halısını test ederken
 
Bebek odasının neresi olması gerektiği, nasıl olması gerektiği konusunda bir süre kafa patlattıktan sonra,  ileriki yıllarda renklendirebileceğimiz şekilde sade, aydınlık bir oda olarak döşemeye karar verdik. Can büyüdükçe onun zevkiyle oda şekillensin istedik. (Şimdilik bizim zevkimize kaldı küçük bey) Aslında  beğendiğimiz duvar kağıdı 'funny jungle' sonrası düşünmeyi bıraktık. Bir duvara funny jungle, diğer duvarları ise yarıya kadar çizgili kombininden döşedik. Duvarın ortasından geçmesini planladığımız ahşap beyaz bordürler konusunda ise hem Ankara'da yapımında, hem montajında babam yardımcı oldu. Bordür bize çıkarılan fiyatın yaklaşık yüzde birine mal oldu.

Mobilya konusunda Modoko'da Çocuk Kalbi, Logo Mobilya ve İnci Tuncel...  arasında zigzag çizip sonunda bambaşka bir seçenekte karar kıldık.  Baby Art'da Elif Hanımla beraber hem mobilyanın talebe göre hazırlanması aşamasında sürece dahil olmaktan çok keyif aldık, hem de zamanında teslim ve montaj hizmetlerinden çok memnun kaldık. http://babyartmobilya.com/

Yazlıktan döner dönmez, Can'ın 4 aylık olmasını ve alışkanlıklar geliştirmeye başlamasını dikkate alarak
kendi odasındaki bebek yatağını kullanmaya başladık. Yatak büyüyen bir yatak olmakla birlikte, büyümesini sağlayan parçaları yatağın içine gizlendiği için, çoğu mağazadaki modeller gibi üzerinde geçici bir sandık içermiyor. Yatağın en sevdiğim özelliği, bir kenarında akşap parmaklıklar yerine file kullanılması. File sayesinde, yatağın bir tarafını kolaylıkla tamamen indirip Canla birlikte yatakta oyunlar oynayıp, uyku saatinde ve emzirme sırasında yatağa oturabiliyorum. Odaya ihtiyaç halinde bir koltuk almayı düşünmüştük ama yatağı kullanabilmem nedeniyle ihtiyaç duymadım. Yine Ikea'dan kendi odamız için aldığımız sandalye gerektiği zamanlarda işimizi fazlasıyla görüyor.


Land of Nod'dan çarşaf da odaya renk kattı. http://www.landofnod.com/
   
Nevresim takımı- Land of Nod
Duvar kağıdı- Funny jungle

 Şifonyerin üzerine Mothercare'den alt değiştirme minderi de eklenince oda tamamlandı. Duvardaki resimleri Etsy'den Sarah Jane Studio'dan almıştım. 'On parade' bana hamilelik günlerimi hatırlatıp gülümsetiyor.  

2 Kasım 2010 Salı

Bu aralar

Son 3 gündür Can Zuzusu Mızırcan'a dönüştü. Her gün beş on dakika da olsa Can'ı gün içinde  oyuncaklarıyla yalnız bırakmaya ve uzaktan izlemeye, ayrıca çok fazla kucakta gezdirmemeye gayret ediyordum. Son günlerde elimden bıraktığım an söylenmeye ve ağlamaya başlıyor. Kucakta bile mızırdanmaya devam ediyor. Bu huzursuzluğu umarım geçicidir. Acaba diş mi çıkarıyor diye düşündük. Son 2 aydır her huzursuzlandığında düşündüğümüz gibi :) Oyuncaklarıyla artık oynamayıp resmen mücadele veriyor.

Yine de bizi güldürmeye devam ediyor. Dikkatini çeken bir şey gördüğünde bir kedi gibi atılıyor. Hele meyve suyu ve muhallebi yerken bir pantere dönüşüyor. Bizi en çok güldüren ise merak ettiği şeye bakarken boynuyla beraber gittikçe uzayan üst dudağı!

Gece uyku tulumunun içinde ellerini birbirine kavuşturduğunda Temel Reis'in Sweet Pea karakterine dönüşüveriyor. İşte!