Ailemin kutu kutu hayatları var bu blogda. Keyif aldığımız yemek, gezi, kitap, annelik... hakkında herşeyden biraz.

19 Ekim 2011 Çarşamba

Telefonda konuşma

Can çok çok geveze 2 gündür. Can dilinde durmaksızın konuşup çığlıklar atıyor. Bu kadar konuşma arasında annesiyle telefonda konuşmaya da vakit ayırıyor. Canla bugün telefon konuşmamızdan:

Ben: Annecim yemeğini yedin mi, ne yedin?
Can: mama
B: eve kimler geldi?
C: anane va, dede
B: çok öpüyorum seni, sen de beni öper misin?
C: muaaa... (ve telefon öpülür)

18 Ekim 2011 Salı

17 ay bitti

Uyku öncesi halleri

Ay hesabını bırakıp bundan sonra kısaca benimki 1,5 yaşında diyebileceğimiz kıvama geldi. Yani Can'in deyişiyle "a-bi" olduk. Geceleri uyurken eskiden hiç zorluk çekmediğimiz düşünülürse diş çıkarma haftası sonrasi eskisine göre biraz daha zorluk çekiyoruz, ancak soylenme, birkaç kez anneyi babayı çağırdıktan sonra uyuyabiliyoruz. Bunda çok sorun yok. Ama diş çıkarma sonrası gece uyanmalari başladı. İşte üstten 4, alttan 1 dişin hayatımıza getirdiği asıl yenilik bu oldu. Bunun ne demek oldugunu anneler, yeni anne oldukları aylardan ( ve sonrasından...) hemen hatırlayacaklardır: hafif mor gözaltları, erkenden uyuma isteği, tahammülsüzlük... Sağolsun bir kez ben kalkıyorsam sonrasında Kaan hemen uyanıyor veya Can'ın uyumadığını anlayınca yardıma koşuyor.

Amacım gece uyanmalarından bahsetmek değildi ama uykusuzluktan konuyu oraya getirdim galiba. Can evde adımlarını hızlandırmaya, hatta koşmaya başladı. Gelin beni gıdıklayın dercesine bize bakıp kikirdeyip koşmaya başlıyor. Yakalanınca kahkalar, yerlerde yuvarlanmalar gürle.

Bu arada Can sayı saymaya başladı. Henüz bire kadar ama parmağıyla göstererek "biiiiii, biiiiii, biiiiii" diye saymaya başladığında bize bir milyona kadar sayıyormuş gibi geliyor.

Ayşe ablasından yanaktan makas almayı oğrenmiş, "Fııstııık" dediğimiz anda 2 küçük parmak yanağımıza yapışıyor.

Anne, baba, dede kelimelerinin yerlerini degiştirerek defalarca tekrar ediyor, yeni cümleler üretiyor. Anane kelimesi sonrası düz mantıkla dedede, bababa da olmalı diye düşünüyor.

Şarkı söylüyor, söylediğimiz melodiyi tekrar ediyor. Şu sıralar Charlie'nin Çikolata Fabrikası filminden umpa lumpa melodisine takılıyor.

En çok sarı uçağını seviyor. Düğmesine basip gidişini seyrederken olduğu yerde müzikle sallanıp alkış tutuyor. Uçak sevgisinin bir nedeni de evin uzerinden gecen uçaklarin onu şaşkına çevirmesi. Uçagın sesini duyar duymaz uzaktaki ışığı parmagıyla gosterip vuvuu sesleriyle uçak gözden kaybolana kadar pencereden ayrılmıyor.

Gözkırpıyor iki gözünü sımsıkı kapatarak. Dikkat çektiğini farkedince mutlulukla tekrarlıyor. Bir de uyuma taklidi yapıyor, gözleri sımsıkı kapanmaktan buruşuyor.

Saklanıyor, hiç sesini çıkarmadan olduğu yerde hareketsiz bekleyip onu aramamızı izliyor. Saklanırken bazen gözlerini kapamayı da ihmal etmiyor.

Arabada müzik dinlerken başını sağa sola oynatıyor, eliyle ritim tutuyor.

Spor ayakkabılarımı giyip mutlulukla ayakkabıları gösteriyor.

Daha ne yapsın? O kocaman bir a-bi...

12 Ekim 2011 Çarşamba

Hastalık sonrası yeni düzen(sizlik)

Bu hafta Can'ın keyfi yerine geldi. Dolayısıyla bizimki de.
Asabiyet, ağlama ve uyanma krizleri arasında sanki çocuğumuzla ilk haftamızı yaşıyormuşuz psikolojisini geride bıraktık. Yine gülen, noy noy noy şarkı söyleyen, konuşmaya çabalayan minik adam bizimle.

Bebeklerde birkaç gün bile olsa farklı bir düzene geçildiğinde, bebeğin düzeninin tamamen değiştiği tecrübeyle sabit. Hastalık sırasında da Can'ın sınırlarını zorladığı noktalar, bizim de normalde asla yapmayacağımız davranışlar oldu. Canla gurur duyduğum kendi başına uyuma alışkanlığı şimdilik yerle bir olmuş gibi gözüküyor. Ayrıca geceleri deliksiz uyuma ve yalnız başına uykuya dönme ile sabahları uyandığında yatağında vakit geçirme alışkanlıkları da ağladığında anne-babanın koşarak yanına geldiğini keşfettiğinden beri pek iyi çalışmıyor. Kısaca geriye ne kaldı ki? Yeni doğan moduna geçmiş durumdayız. Hastalık sırasında da kuralları - mümkün olduğunca- bozmamakta fayda varmış. Yavaş yavaş eski alışkanlıklarına döneceğini umuyorum. Geceleri kucağımızda uyuduğu, canının çok yanarak uyumak için sırtına dokunulmasına ihtiyaç duyduğu günlerden sonra eski rutinin bozulmasına çok şaşırmadık. Ama odadan çıkınca arkamdan duyduğum ağlama sesine henüz alışamadım. Cry out metodunu uygulamadım, uygulamayı da istemiyorum ama koşmadan yavaş yavaş odaya giriyorum. Az sonra tekrar çıkacağımı, onun da kocaman bir abi gibi uyuyacağını açıklıyorum. O da bana "a-bi!" diyor. Sonra her zamanki gibi başını yorganına koymuş, poposu havada yatar- otururken çıkıyorum ve arkamdan bir ses....Biraz bekliyorum, bazen bir iki mızırtı sonrası ses kesiliyor. Kesilmezse yavaş adımlarla odaya giriyorum ve....

Önemli olan şimdi mutlu mesut yemek yiyebiliyor olması. Bu aralar kendisi yemek istiyor. Suratına yaklaşan kaşığı, kafasını sağa sola çevirmek suretiyle ekarte ediyor. Dikkatle tuttuğu kaşığını veya çatalını ağzına denk getirebilirse çok da güzel yiyor. Tencere yemeğinden bıkmış, annesinin yaptığı yulaflı kurabiyeleri mideye indiriyor.