Ailemin kutu kutu hayatları var bu blogda. Keyif aldığımız yemek, gezi, kitap, annelik... hakkında herşeyden biraz.

15 Haziran 2011 Çarşamba

14 Haziran 2011 Salı

13. ay halleri

Bu ay gerçekten çok yenilikler var hayatımızda. Önce Can yürümeye başladı. Hem de emin adımlarla, kendini alkışlayarak. Bundan önemli havadis mi olur?! Önce birkaç adım, sonra biraz daha derken, bir gün eve geldiğimde koridordan salona, her yere... sanki hep yürüyormuş edasıyla dolaşırken buldum.

Diğer bir değişiklik de yeme alışkanlıkları. Düğün için Romanya'ya gittiğimizden beri ciddi anlamda iştahı kapalı. Her şeye sorgusuz ağzını açan bebek gitti, yerine yemek seçen, kafayı çeviren, hemencecik ağzından çıkaran bir çocuk geldi. Her zamanki gibi dişe yorduk:) Sonunda üstten 3 dişin yarıldığını gördük. Gerçi bu iştahsızlığın ne kadarı dişle ilgili yakında bu dönem geçince göreceğiz. Yediği sebzelerden, sabah bulamaçlarında sıkıldığını düşünmüştüm ilk ama değişiklikler yaptığımız halde eski steği yok. Bu iştahsızlıksırasında tam bir süt çocuğu oldu Can.

Başka güzel bir gelişme de kullandığı yeni kelimeler. Yani hep söylediği "püf"ü de kelimeden sayarsak, yeni kelimeler demek yanlış olmaz.

Çok net olarak anne demeye başladı. Hatta şöyle bir ses: Ann-ne! Sabah uyanınca yataktan seslendiğini duymaya başladık. Bunun dışında favori kelimeleri arasında lamba, babbaba, dedde, adda ve mama da var. Nasıl unuturum Le-le-le'yi! Sanki şarkı söylemeye başlayacak da bir türlü başlayamıyormuş gibi bir ses :) Arada Ayşe demeye çalıştığını düşünüyorum ama şimdilik ayde gibi bir ses çıkıyor. Dolayısıyla biz anne ve babayı  duydukça, Ayşe Ablası da aydeyi duydukça mutlu, mesut yaşıyoruz.

Tabi bu farkındalık ve konuşma alıştırmaları çok güzel. Ama bu sefer de ben dışarı çıkarken ilk kez mızmızlanmaya, dudağını bükmeye başladı. Güle oynaya defalarca el sallayarak evden ayrılırken, bu hafta ilk kez Ayşe Ablasıyla oynarken gidişimi görmesin diye kapıdan kaçtım. Hep alışkanlık kazandırmakla ilgili olduğunu düşünürdüm. Oysa hiç alıştırmadığım halde çocuk gelişimiyle birlikte bazı alışkanlıklar bıçak gibi değişiyor bana kalırsa. Şımarık ağlamalar, kucağa almamı istemeler birkaç gün içinde belirginleşmeye başladı. Bu davranışlar artık bir bebeğimiz değil de, bir çocuğumuz olduğunu farkettiriyor.

Sonra ilk berber ziyaretimiz var. Doğumgünü ve düğünler sonrası saçlarının daha fazla gözüne girmesine seyirci kalamayıp  berbere  gittik. Yaz sıcaklarının başlamasının ve anneannenin berbere gitmezsek, kendisinin keseceğini söylemesinin de etkisi oldu tabi. Can, saçı kesilirken dökülen tutamları şaşkınlıkla izledi, saç kıllarından bol bol kaşındı. Onunla birlikte ben de baştan aşağıya saç içinde kaldım.

Son ayda en önemli konularından bir de tabi ki düğün organizasyonlarıydı; Can'ın nasıl gideceği, ne giyeceği, ne yiyeceği, nerde kalacağı... Yol kısa olunca yolculuğumuz çok rahat geçti. Tabi muzur Can uçakta kucağımdan inmekle, öndeki koltuğu tekmelemek arasında gelip gittiği için rahatlık konusunda önümüzdeki yolcu ne düşündü bilemiyoruz. Ama Can şüphesiz düğünde çok sükse yaptı; kucaktan kucağa uçtu, çimlerde koştu, beyaz ceketiyle güzel pozlar verdi.
Bu da 13. ayımızdı...