Ailemin kutu kutu hayatları var bu blogda. Keyif aldığımız yemek, gezi, kitap, annelik... hakkında herşeyden biraz.

9 Ocak 2013 Çarşamba

2,5 yaşında neler bekler- Biberonu bırakma, uyku sorunları ve okul

Can Bey'in 2,5 yaş halleri ve gelişmelerini yazmaya devam ediyorum. Son dönemde blogu yazmaya vakit bulamayışım da daha çok bu konularla ilgilenmekten:

Biberonu bırakma ve uyku sorunları:
Can uzunca bir dönem gerçekten kendi başına uyuyabiliyordu. Sonra nasıl oldu da süt uyku saatine girmeye başladı tam hatırlayamıyorum. Açıkçası, yatakta sütle uyku bizi, biz evde olmadığımızda büyükanne ve dedelerin işini çok kolaylaştıran  bir yöntem oldu. Tam anlamıyla emzik gibi kullanmasa da uykuya geçiş için bir araçtı.

Uzun süredir yatakta süt içmemesi konusunda adım atmak istesek de bakıcısının değişmesi sonrası gündüz uykusunda da süt içmeye başlaması veya bol süt tüketmesinin bize cazip gelmesi gibi nedenlerle geciktiriyorduk bu geçişi. Kardeşiyle ilgili görüştüğümüz psikolog, bebek gelmeden biberondan uzaklaşmasını tavsiye edince bir anda kararı aldık. Bir akşam biberonun ucunu biraz kestik ve eskidiği için yırtıldığını anlattık. 1-2 gün içinde biberonun ucunun artık yırtıldığını kabullendiği ve eski keyfi bulamadığı için biberonu aramadı. Kararımız çok hızlı olduysa da geçiş hızlı olamadı. Arkasından uyku saatinde zorlu günlerimiz başladı!

Her ne kadar biz kardeşin gelişiyle bırakmaya karar vermiş olsak da, öncesinde de neden biberonu bırakmalı konusunu değerlendiriyorduk. İnternette araştırdığınızda bu konuda zıt uç görüşler var. Kimisi çocuklarının 3-4 yaşına kadar biberonla uyuduğunu, bir sorun yaşamadıklarını anlatıyor. Bunun müdahale edilmemesi gereken bir ihtiyaç olduğunu savunanlar var. Ayrıca tıpkı bebeklikte emzikle olduğu gibi, anne-babalar için hayatı çok kolaylaştıran bir şey şüphesiz. Diğer avantajı ise biberonla çok daha fazla süt içme motivasyonu olduğu için gelişme çağında süte doyuyor olması. Biberonu bırakınca, normalde içtiği sütün yarısını bardakla tüketebilmesi için yarattığımız oyunların ve yarışmaların sınırı yok! 

Diğer tarafta ise 1,5-2 yaş gibi biberonun mutlaka bırakılmasının gerektiğini savunan uzmanlar ve aileler var. Aslında kendi kendine uyumayı öğrenebilmesi için yatakta süte hiç başlanmaması savunuluyor. Ayrıca, dişlerini fırçalamadan sütle birlikte uyuduğu için dişleri çürümüş olan çocuklarından örnek veren pek çok anne-baba da var. Dişlerin biberonla bozulacağı iddiaları var.

Benim görüşüm çocuğun illa da biberondan kopmaması, ama uyku saatinde de içmemesi yönündeydi. Ama gelişmeler tamamen bırakmaya götürdü.

Biberonu bırakmamız sonucunda 8:30'da iyi geceler öpücüğünü ver, biberonu sana uzatsın ve uykuya dalsın rutinin yerini, oldukça heyecanlı yeni bir rutin aldı. Artık uykuya dalmasına yardımcı bir araç olmadığı gibi, yatak korkulukları da olmadığı için kuşlar kadar özgür evde dolaşabiliyor.

8:30'da yatağa yattıktan sonra yaklaşık 45 dakika süresince yatakta hareketsiz tutmaya ikna, bizim yatağımızda yatmamaya ikna, biraz masal, biraz sırt kaşıma derken bizim bile sonunda yatmak isteyeceğimiz yorucu bir süreç yaşanıyor. Eskiden olduğu gibi akşamları büyükanne ve dedelere emanet edip onların uyutmasını ummak da bu son dönemde hayal oldu. Dün yatağa yattıktan sonra 20 dakika sonra uyuduğunda mutluluktan ne yapacağımızı şaşırdık. Anne-baba olunca insan gerçekten küçük şeylerden mutlu olabiliyormuş...

Yaklaşık bir aydır, dişleri fırçaladıktan sonra evde koşuşturma başlıyor (sanki öncesinde yokmuş gibi) 8:30'da evin tüm ışıklarını kapatıp ailecek uykuya gidiyoruz. Kaan, Sarman Kedi hikayeleri çok tuttutuğu için Can'ı uyutmak üzere odasına geçiyor. Ama artık Sarman Kedi hikayeleri de kesmiyor.

Gece uyandığında da koşarak yatağımıza geliyor. Onu tekrar yatağına yatırmak gecenin 3'ünde ayrı bir enerji gerektiriyor. Son dönemlerde beni istemediği için babası ile bazen 1-2 saat boyunca neden kendi yatağında uyuması gerektiği konusunda uzun konuşmaları duyuluyor. Bazen ise sessizce Kaanla aramıza kıvrılmış uyurken buluyorum.

Okula dönüş:
Yazın Can haftada 2-3 gün oyun grubuna başlamış, 3 hafta boyunca arkasına bile bakmadan mutlu mesut oynamıştı. Sonra ağlama krizi ve tatilin araya girmesiyle bir türlü tekrar başlayamamıştı. Aslında biz cesaret edip de başlatamamıştık demek daha doğru olur. Sonunda en yakın arkadaşı dedesinin İstanbul'a dönüşüyle yaklaşık 3-4 hafta önce okula başladı.

Babamın arkadaşlarıyla konuşurken verdiği cevap, durumumuzu özetliyor:
"Torunla anaokuluna yazıldım, devam ediyorum."

Son haftalarda babamla gidip, gözü sürekli babamda olmak üzere defalarca yanına gelerek 2-3 saati anaokulunda geçiriyor. Yaşıtlarının olduğu sınıfta kalmak istemeyip diğer sınıflarda geziyor, arabalarla oynuyor, dedesine birşey söylemek için ziyaret ediyor. Yani okula henüz başladı demek için erken, ama en azından başladı.

Okuldan artık yeter denilene kadar da bu şekilde devam edecek gibi gözüküyor. Sürekli dedesine bağımlı olmasını istemediğimiz için okula gittiğinde birkaç gün bakıcısı veya anneannesi yanında kaldı. Okuldan da tavsiye edilen, okula gitme ve okulda kalma konusunda kararlı ve tutarlı olunması. En son derste 2-3 kişilik yaşıtı bir grup oluşturarak Can'ı oyuna dahil etmeleri, yaklaşık 45 dakika boyunca Can'ı oyalamış.

Yine kar nedeniyle İstanbul'da eğitim ve öğretime bir süreliğine ara verildi. Can'ın kısa eğitim hayatı için fazla uzun bir ara:)

Değişken ruh hali ve Ağlamak güzeldir

Can'ın son dönem gözle görülen değişikliklerinden biri de değişken ruh hali. Son ayımız biraz manik depresif diyebilirim. Mutlulukla uyanıp 2 dakika sonra dudak dışarıda omuz silkmeye başlayabiliyor. Akşam anneye aşkla uyuyup sabah nefretle uyanabiliyor veya tam tersi baba için geçerli. Bir anda seni istemiyorumlar, dedem gelsin veya Fatoş gelsin diyor. Sonra ardından Fatoş seni sevmiyorum diye bakıcısını itiyor. Tam deli işi:) Bazen de nedensiz huysuzluklar ve olmayacak konulardan ağlama krizleri başlayabiliyor. Bu huysuzluğun ve değişikliğin bir kısmı şüphesiz hastalık halinin verdiği keyifsizlik. Diğer nedeni ise, pek anlamlandıramadığı kardeşin olacak haberine verilen bir tepki belki de.

Biz fazla tepki göstermeden, yargılamamaya çalışarak anlamaya çalışıyoruz.  Bazen empati kurmakta zorlandığımı ve sabırsız davrandığımı farkediyorum. Aslında ona karşı gösterdiğimiz her tepki, cümle, hareket ve sabırsızlığın kısa süre sonra çocuğumuzun tepkisi haline geleceğini kimi zaman unutuyoruz.

Dönem dönem Ntv sunucusu Esra Sert'in yazılarını takip etmeyi seviyorum. Sanıyorum kızı Can'dan yaklaşık 6 ay kadar ileride bir dönemde. İfadeleriyle, hissettikleriyle, muhtemelen yetiştirildiği tarz ve yetiştirmek istediği tarzla günümüz acemi annesini çok iyi yansıtıyor. Canla yaşadıklarımızı ve kendimi görüyorum yazılarında.

Ağlamak güzeldir yazısında da çocukların ağlama krizlerinin stresi boşaltma yöntemi olduğunu açıklamış ve nedenleri ile yapılması gerekenleri Amerikalı yazar/psikolog Aletha Solter'in görüşleriyle aktarmış:

Ağlamak Güzeldir
http://www.ntvmsnbc.com/id/25383120/

7 Ocak 2013 Pazartesi

Lady Bam bam

Bugün İstanbul'da kar yağıyor. İstanbul'da tüm kış kar yağan 2-3 günden birindeyiz ve manzaranın tadını çıkarıyorum. Aylar önce kar lastiğimin takılmış olması gerekirken 2 gün önce takılmadığını -şans eseri- öğrendiğim için Kaan'ın şöförlük yapmasıyla daha da keyifli bir gün geçiriyorum.

Küçük kızımız 29. hafta içinde ve büyümeye devam ediyor. Ona Bambam diyorum çünkü genelde içimde hissettiğim, duyduğum ses bu. Sabah uyandığımda, bilgisayar karşısında çalışırken, yemek yerken, toplantıda, akşam TV karşısında, gece yattığımda sanki karnımda rahat etmek için taklalar atıyor. Umarım gelmek için sabırsızlanmıyordur. Çünkü daha yapacak çook iş var!

Evde neyi nereye yerleştirmeliyiz, ne almalıyız konularını konuşmaya başladık. Haftasonu ilk kez küçük hanım için minik tulumlar, bluzler aldım. Pembe almasam derken, mağazadan pembeler ve beyazlar arasında çıktım. Bu arada oğlan annesi olarak gözüm bir taraftan mavilerde, grilerdeydi.

Ocak ayının ilk haftası da geçti. İşten ayrılmama yaklaşık 8 hafta kaldı. Şubat'ta tüm raporlarımın sonuçlanması gerekiyor. Bir yanda evde mutfak tadilatı, boya-badana, bebeğin odası derken çok yoğun günler bizi bekliyor.

Psikologun Can'ın dil gelişimini 2,5 yaşına göre ileride bulması ve karnım çok büyümeden paylaşmamızı önermesi nedeniyle kardeş haberini yaklaşık 3 hafta önce verdik. Her ne kadar kardeş temalı kitaplarla ve örneklerle pekiştirmeye çalışsak da somutlaştırmakta güçlük çektiği bir gerçek. Bu nedenle en çok Lady Bambam doğduktan sonra Can'ın tepkisini merak ediyoruz.