Ailemin kutu kutu hayatları var bu blogda. Keyif aldığımız yemek, gezi, kitap, annelik... hakkında herşeyden biraz.

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Tatil günleri

Can 2 haftadır Dikili'de açık havada bahçede koşmanın ve denizin tadını çıkarıyor. Ben de tatilimin ilk haftasında her gün çalışarak fena halde bunalmış durumdayım. Can denize gittiğinde, uyuduğunda, gece saatlerinde vs. parça parça çalışma halindeyim. Bu arada Can "Çoook işim var" diyip tamir yapıyor derken karıncaları yakalamaya çalışıyor, yarım pedal bisiklete biniyor, dedesiyle sabah bakkala ve manava gidiyor. Sonra bahçedeki şişme havuzunda defalarca zıplayarak atlayarak saatler geçirebiliyor. Komşularla sohbet edip ağaçlardan elma ve erik topluyor.

Bir hafta daha buradayız. Sonrasında yine İstanbul'daki hayata dönüş onun için zor olacak. Geçtiğimiz yıl bile tatil sonrası eve döndüğünde oldukça huysuzlanmıştı. Şimdi tatil sonrası nasıl evde tutacağız, hele Ayşe Ablası bizden ayrılırken bilemiyorum.

En son okulla ilgili fazla tepki gösterdiği, ağlayıp kapıdan bile girmek istemediği için kalan birkaç ders için daha fazla üstelemeyip tatil sonrası devam etmesine karar vermiştik. Şimdilik dedesiyle gidebileceğine dair bir açıklama yapsa da bu değişiklikler arasında okula karşı soğutmak istemiyoruz ve çok fazla sözünü etmiyoruz.

Can'ı geçtiğimiz haftasonu Dikili'ye bırakıp ertesi haftasonu geldiğimizde ciddi anlamda konuşmasının ilerlediğini farkettik. Bir hafta görmeyince farkı çok daha net görebildik. Bir haftanın sonunda bizi gördüğünde yüzündeki kocaman gülümsemesini ve bana sarılıp bırakmamasını, kocaman öpüşmemizi sanırım hiç unutamayacağım.

Sürekli yerinde duramayan bir halde olduğu için sabit kalması gereken örneğin bir öğlen uykusu saatinde kalkmak için bahaneler üretmeye başlıyor: "Hemen bir aşaya iniom, geliom, bi bakiom, geliom, bi kitap aliom, geliom." gibisinden cümleleri bizi güldürüyor. Bakkala gidişini, herkese günaydın dediğini, dedesinin arabasını, denizde neler yaptığını... uzun uzun anlatıyor. Bu aralar favori cümleleri arasında "Seen neerden geldin acaba?" veya "Sen geldiiin..."de var. Tabi "yumurta istemiom, peynir istemiom, ....istemiom"ları hala bolca kullanıyor.

Son birkaç gecedir uyanıp "Senem nerde, Senem'i istiyorum..." gibisinden tutturuyor. Bu basit bir istek. Ama dün gece uyanıp yaz ortasında portakal istemesi ve bir türlü yatışmaması bizi biraz zorladı:) Rüyasında ne gördüğünü anında ortaya koyuyor sanki. Bu sabah uyandı, gözlerini açtı ve bana bakıp "Bu süpürge nerden geldi acaba?" diye sordu. Bir önceki gün balkonda oynadığı süpürgeyi sanki 10 saniye önce görmüş gibi.

Bu arada annem tuvalet eğitimi konusunda çok kararlıydı ama birlikte bıraktığım bir haftanın sonunda onun da geri adım attığını farkettim. Bazen öylesine oturmak istiyor lazımlığa. Ama genellikle iş bittikten sonra söylüyor veya oturmak istemiyorum diyip son sözü söylüyor.

Tatil, işle beraber pek heyecanlı ve keyifli geçmiyor. Dün evden çıkmadım, geldiğimden beri bir kez denize girdim. Kaan'ın durumu da iş bakımından parlak olmadığı için o çareyi Çarşamba günü İstanbul'a dönmekte buldu. Benim tatil eğlencem de Can. En büyük aktivitem ise Cafe Fernando tariflerinden bir havuçlu kek denemem oldu. O kadar talihsizim ki, buradaki en önemli aktivitem Dikili Pazarı, Bayram'a denk gelince kurulmadı bile.

Can, dedesi ve anneannesiyle deniz keyfi yaparken benim çalışmam gerekiyordu. Ama napalım bu sefer de kısmet bloga birkaç cümle karalamakmış.

2 Ağustos 2012 Perşembe

Okula başlama ve diğer vakalar

Haftasonu kaçamağından geldik, her şey yolunda derken Salı günü Can'ın okula gittikten sonra girmek istemediği haberini aldık. Fazla üstelemedik ama ben iş dönüşü okula gidip öğretmen ve yöneticiyle son ziyaretinde ne olmuş olabileceğiyle ilgili biraz kafa yordum. Geçtiğimiz hafta okuldan eve mutsuz gelmişti ve ağladığını söylemişti. Ama okulla konuştuğumda bir sorun olmadığını söylemişlerdi.

Artık bir veli edasıyla görüşmeye gittiğimde kendimi nedense çok yaşlı hissettim. Neyse buna takılmayıp bu sefer bu konuyu anlamak istiyordum. 3 haftadır parka gider gibi gidip, mutlu dönen, kimseye pek bağımlılığı olmayan bir çocuk neden durup dururken babaannemi istiyorum diyip de okuldan ayrılmak isterdi?

Okulda genelde çocukların ilk hafta tepki vermeseler bile, genelde 15 gün sonra (Can'ın 3 hafta sonra) okula gitmenin  bir rutin olduğunu ve evden uzaklaştıklarını farketmeleri nedeniyle tepki verebileceklerinden bahsedildi. Benim diğer bir yorumum ise geçtiğimiz hafta erken kalkması nedeniyle okula yorgun gitmesi ve sonlara doğru tükenmeye başlamasıydı. Eve gitmek istedi ve belki de bu hafta  da o psikolojiyi ve bitkinliği hatırlayarak orada kalmak istemedi.

Tabi diğer alternatif de gerçekten okulda canını sıkacak bir şey olması. Belki bir çocuk fazla üzerine geldi, onu üzdü ama öğretmenler bunu farketmediler. Bilemiyorum... Ama genelde Can parkta olanların seceresini anlattığı için, örneğin "oynu(oyuncak) vemedim, Memet ağladı, eve gitti..."gibisinden kendini ifade edebildiği için böyle bir olay olmadığını düşünüyorum.

Okulun önerisi bundan sonrasında benimle veya ablasıyla gelmesi, ihtiyacı olduğunda yanında olacağımızı yine görmesi oldu. Dün gece ateşlendiği ve hepimiz için yorucu bir gün olduğu için bugün de okula yorgun bir halde gitmesini istemedik. Bakalım yarın neler olacak.

Bu aralar Can konuşmasını daha fazla düzeltmeden, neler söylediğini not almadan geçmek istemiyorum. Son 2 ayda en çok söylediklerinden bir demet:

- kendiiim, kendim, kendim...
- kendim in istiom, kendim al istiom...
- istemiom!
- Şenem, potakal, domates, emek... (veya sezon neyi gerektiyorsa...) al, ge...
- caniiiiim (boynuma sarılırken)
- Aaayyyy beeendiiim!!! (gösterişli bir şey taktığımda veya giydiğimde hemen farkeden oğlumdan süper bir tepki)
- Söylenenin tam tersini söylemek için sonuna eklenen bir "diiiiil!" "oynama diiil, ... güzel diiil, gidelim diiiil!!!"

Yine bir Alaçatı kaçamağı

Haftasonu yine bir Alaçatı kaçamağındaydık. Ama bu sefer çok çok önemli bir görevimiz vardı. Muhteşem bir deniz manzarasını seyrederek ve Çeşme rüzgarını hissederek Itırcanımızı evlendirdik. Karayip düğünleri esintilerini taşıyan romantik ortamda Türkiye'de olduğumuzu hemencecik hatırlatıveren denizde  deve güreşi yapan Türk gençlerine minnettarız.

Çok güzel bir düğün, çok güzel bir haftasonu, asla ısınmayan buz gibi deniz, dostlar, çetenin kızları, daha ne istenir. Bir de sanki İstanbul'da aç kalıyormuşuz gibi yine bol bol yedik. Dost Pide'de pide, beyti yedikten sonra sakızlı muhallebi yemediysen, hoop Reyhan'a. Sahilde midye dolma, mısır...

Canciniyi yine çok özledik, çok kulaklarını çınlattık. Tatilde İtalyanca, İspanyolca konuşmaya çalışan çocuklara karşılık Can'ın bozuntuya vermeden "Taamaaam" deyişi, Burcu ve Güneş sayesinde tatil sloganımız oldu.

Pazar akşamı hiç alışık olmadığım şekilde  benimle telefonda konuşurken dakikalarca hıçkıra hıçkıra ağlayıp, gelmemi istemesi bayağı moralimi bozdu. Haftasonu fazla yorulması, uyumaması, alışık olmadığı bir rutinle yaşaması nedeniyle biraz kırılgan olmasına verdik.

Geldiğimizde sanki 2 günde büyümüş, saçları uzamış, daha güzel cümleler kurmaya başlamıştı.
"Paka gittim veee.... trene bindim veee... Ege geldii veee ... " diye Can'ın haftasonunu bir de kendisinden dinledik.